23 Mart 1996 Karaman.
Yer; avukatlık bürosu [şimdi İş Bankası’nın olduğu yer], saat 15:00 civarı.
Genç akademisyenin[1] mülâkat yaptığı zât[2] bir anda hiddetlendi:
“Ben Genelkurmay Başkanlığı’nın Harp Tarihi dergisinde okudum. Derginin iç ayaklanmalar kısmında Karamanlılar isyân ettiler[3], ben de şunu diyorum Karamanlılar kesinlikle bu isyana katılmadılar. Hatta şehre giren isyancılar şehir içindeki ajanlarının haberi sayesinde, kuvayi millîyeciler tarafından tutulamayan bölgelerden girdiler.”[4]
***
Mütâreke yılları
Harb-i Umûmînin yaraları henüz sarılamamışken, Mütârekenin[5] yedinci maddesini[6] bahane eden Îtilâf devletleri hukuksuz bir şekilde topraklarımızı işgale başladı.
İzmir’in işgali bunun tuzu biberi oldu. Sadâret [Başbakanlık] Makamına 15 Mayıs 1335 (1919) tarihinde Karaman Belediye Reisi Ahmed[7], Karaman Cemiyet-i İslâmiye Reisi Mehmed Vasfi, Karaman ulemâsından Âsım, Karaman eşrafından; Mehmed, Mehmed Sabri, Hilmi, Ya’kûb ve Sabri beylerin imzasıyla 3565 numaralı tel’in telgrafı[8] çekildi. Bunu Karaman Cemiyet-i İslâmiye Reisi imzasıyla Îtilâf devleti temsilcilerine çekilen tel’in telgrafı[9] takip etti.
Ezelden beri hür yaşayan bu millete hangi çılgın zincir vurabilecekti.
“Karaman’dan:
Anadolu ve Rûmeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Mustafâ Kemâl Paşa Hazretlerine,
Umûmî Sivâs büyük kongresinin mukarreratına ve kuva-yı millîyeye kemâl-i iftihârla iştirâk eden sekene-i kazânın hissiyât-ı ta’zimkârlarını arz ve takdim eylerim fermân. Karaman Belediye Reisi Ahmed”[10]
Hey’et-i Temsîlîye’ye varit olan telgrafnâmelerden biri de Karaman ile alâkalıdır.
“Karaman harekât-ı millîyeye iştirâk etmiştir ve me’murîn-i askerîye, kumandanlarıyla müttehiden [birlikte] hareket edilmekde olduğu ve lehulhamd muhill-i âsâyiş [güvenliği bozan] bir hâl olmadığı”[11]
***
1336 Teşrînievveli (Ekim 1920)
Karaman’da yaprak dökülmeye başlamıştı. Burnunun dibinde[12] fitillenen fitne ateşi[13] için için yanıyordu.
Karamanlislerin uzun müddet boş duran evinde[14]; Meb’us [Milletvekili] Ârif Bey[15], Kaymakam Hayri Bey[16], Müftü Hâdi-zâde Mustafâ Efendi[17], Müftü-zâde Ahmed Efendi, Belediye Reisi Hüseyin Avni Efendi[18] ve Çerkes Ahmed Efendi’nin[19] ağzını bıçak açmıyordu.
Bu ateşten Karaman’ı nasıl uzak tutacaklardı.
Konya baskınının ikinci günü âsîler Karaman-Konya telgraf hattını kesti.
Eşkıyaların Karaman’da kümelendiği iki merkez; Kasaba [Kâzımkarabekir] ve Pınarbaşı idi.[20]
Delibaşı Mehmet; sadık adamlarından Hotamışlı Hâcıbekir yaylasından Topal Mevlüd’e[21] yüzbaşı rütbesi vererek bir miktar âsî ile Karaman’a gönderdi. Topal Mevlüd Pınarbaşı’ya geldi. Âsîler burada toplanmaya başladı.
Kaymakam Hayri Bey, Niğde hattı üzerinden Dâhiliye Vekâleti’ne [İçişleri Bakanlığı] vaziyeti bildirdi. Ayrıca Adana ve Silifke ile Zevre kasabalarına da telgraf göndererek yardım istedi.[22] Dâhiliye Vekâleti Kuva-yı Te’dîbiyye’nin hareket ettiği günü bildirdi. Bu arada Hayri Bey, kazâda mevcut inzibat kuvvetleri ile halktan meydana getirdiği gönüllüler ile şehrin hâkim noktalarını tuttu.[23]
5 Teşrînievvel (Ekim) günü Adana’dan Sarı Bey idaresinde bir top, bir mitralyözden [makineli tüfek] ibaret 200 kişilik bir kuvvet Karaman’a geldi.[24]
Bu arada Karaman sokaklarında Dellal Halil’in tok ve gür sesi yankılandı.
“Muhterem Karamanlılar
Memleketimizi düşmanlarımıza teslim edenlerin kışkırtmalarıyla inkılâb aleyhinde harekete geçen Delibaşı adında bir hainin etrafına topladığı bir takım cahillerle Çumra ve Konya’yı işgale kalkıştığı, millî hükûmete bağlı kalan Karaman’da da bir baskın yapıp, burayı da ele geçirmek için hazırlandıklarının haber alınmış olduğu, fakat bu güruhun pek yakında yaptıklarına pişman edilecekleri, millî irâdenin önüne hiçbir kuvvetin geçemeyeceği, bunlar ve bunlar gibi yurdumuzun öteki vilâyetleri ve kazâlarında da ayaklanan haydutların, millî müfrezelerimizi meşgul ederek Afyon ve Pozantı’da fırsat bekleyen düşman orduları ilerleyecek, namus yuvalarımıza kadar sokularak, millî varlığımızı, millî şerefimizi insafsızca çiğneyecekler.
Muhterem ahali; sözlerime inanınız. Millî ordumuz çok yakında imdadımıza yetişecek, içimizden baş kaldıran ve onun arkasından yurda saldıran düşmanları tepeleyecek, zafer tacını milletimize giydirecektir. Sizler kimsenin laflarına, yalanlarına inanmayınız. İşiniz, gücünüzle meşgul olunuz. Millî ordumuza, şanlı meclis reisimize bağlılıktan ayrılmayınız. İnkılâbın ve millî hükûmetin sizlerden istediği budur.
İmza
Karaman Kaymakamı Hayri”[25] Ayrıca bu beyannâme teksir edilerek halka dağıtıldı.
Pınarbaşı’nda bekleyen âsîler muhbirleri vasıtasıyla Karaman’da olup bitenden haberdar oluyorlardı. Âsîler müdâfaa hattını yarmak için bir yol buldular. Gece vakti Hamza Zindanı’nın (şimdiki Dağ otelinin) doğusundan da inip, Siyâhser Sultan Zâviyesi’ndeki araçlar deposuna geldiler. Buradaki nöbet tutan bekçileri etkisiz hâle getirdiler. 5 Teşrînievvel (Ekim) Salı günü nizâmî saat 8.30’da âsîlerin bir bölümü Mut Caddesi’nden yürüyerek Paşa Câmii önünden Ağa Değirmeni’nin önüne kadar geldiler. Âsîlere Pınarbaşılı Âsım kumanda ediyordu. Aynı saatte hücum eden âsîler müdâfilerin şiddetli karşı koymalarını rağmen şehre girmeye muvaffak oldular. Sarı Bey, istasyona çekilmek zorunda kaldı.[26]
Sabah eşkıyalar ahz-ı asker [askerlik] şûbesini (Redif kışlasının olduğu yer) basarak, silâh ve cephaneyi yağmaladılar. Ardından hükûmet konağını (şimdi Yunus Emre Ortaokulu) işgal ettiler. Konağın bahçe giriş kapısının sol yan tarafı jandarma karakolu ve bitişiği cezaeviydi. Jandarmaları etkisizleştirip, hükümlüleri salıverdiler. Dışarı salıverilen hükümlülerden bâzısı evlerine köylerine çekildiler. Ekseriyeti de eşkıya güruhuna katıldılar.
Meb’us Ârif Bey’in[27] evi başta olmak üzere Karaman Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Merkeziye Reisi Mehmed Bey’in evini yağmaladılar. Kaymakam Hayri Bey, cemiyet binasının karşısında bulunan (şimdi Ayazların evi olan) eski Mâliye Sandık Emini Mehmed Efendi’nin evine sığındı. Ahır yanındaki samanlığa gizlenerek, kendisini korumaya aldı. Çok geçmeden âsîler yerini öğrenerek, hücreye götürdüler. Kaymakam Hayri Bey, yapılan teklifi kabul etmedi ve tehditlerine boyun eğmedi. İşkenceye mâruz kaldı. Son isteği olarak ailesini görmek istedi. Hanımı ile helâlleşti, kızlarını kucaklayıp, öptü. Hanımı siyah ve gür saçlarının tamamen ağardığını fark etti. Tekrar hücreye gönderdiler.[28]
Müftü Mustafâ Efendi’ye eziyet ettiler, vazifesinden azlettiler.[29] Belediye Reisi Hüseyin Avni Bey’e ise dokunmadılar.[30]
Âsîler evlerde olduğu gibi kapalı dükkânları da açarak, buralarda talanlar yapıyorlardı. Zostalı [Akarköy] Yörük Evet Mehmed, dükkânlardan ayağına bir fotin geçirip, çıkardığı çarığını da sırımdan olan iplerinden hükûmet konağının portalı üzerine bir zafer nişanesi olarak astı.[31]
Daha sonra istasyona çekilen Sarı Bey kuvvetleri üzerine hücum ettiler. 1 saat süren müsâdeme sonunda âsîlerle baş edemeyeceğini anlayan Sarı Bey, kademeli olarak geri çekilmek zorunda kaldı. Böylece istasyonda âsîlerin eline geçti.[32]
Karaman’a tamamen sahip olan isyancılar derhal Konya’da olduğu gibi yeni bir hükûmet kurdular. Eski Hürriyet ve İtilâf Fırkası Reisi Hadimli Mustafâ Âsım Efendi’yi[33] kaymakam, tahsil memuru Çerkes Ya’kûb’u Mal Müdürlüğü’ne, Bursa İstiklâl Mahkemesi’nde hüküm giyen, sonra af edilerek Karaman’a gelen Nuri Efendi’yi Jandarma Komutanlığı’na, kendisi gibi mahkûm iken affa uğrayan eski zabıt kâtibi olan kardeşi Refik Efendi’yi Müddeiumûmîliğe [Savcılık] getirdiler.[34]
Fakat sevinçleri kursaklarında kaldı. Çünkü Konya’ya Kuva-yı Millîye çoktan girmiş ve bu haber âsîlere ulaşmıştı.
7 Teşrînievvelde (Ekim) ise Pozantı‘da bulunan 41. Fırka’dan 500 kişilik iki piyâde taburu, iki makinalı, bir cebel toptan ibaret kuvvetin öncüleri Karaman önlerine geldi.[35]
Âsîler başta Arzı’nın Abdullâh olduğu halde Konya’da Delibaşı Mehmed’in yaptığı gibi halkı kandırarak, zorla cepheye çağırdı.[36]
Âsîler 41. Fırka’nın öncü kuvvetinin tedbirsizliğinden istifâde ederek müfrezeye ani bir taarruzda bulundular. Müfreze Sıdırva [Sudurağı] İstasyonu’na 10 kişi kayıp vererek çekildi ve arkadan gelen esas kuvveti de bekledi. Birleşen kuvvetler aynı gün 8 Teşrînievvel (Ekim) Perşembe günü Sıdırva’ya geldi. Saat 7.30’da Müfreze Komutanı İsmâ’îl Ferahim Bey şehrin teslimini istedi. Âsîlerin karşı koyması üzerine ezânî saat 5.30’da taarruz emrini verdi. Üç saat çarpışmadan sonra Karaman’a ilk olarak Ali Bey idaresindeki süvâriler girdi. Daha sonra da İsmâ’îl Ferahim Bey girdi.[37]
Millî kuvvetlerin içeriye girmesiyle isyancıların elebaşları Mustafâ Âsım, Re’fet, Nuri, Zengenli Hüseyin (Ateş İmam) ve Arzı’nın Abdullâh kaçmayı başardılar. Kaçamayan âsîler ise kazâdaki Rum ve Ermenilerin evlerinde saklandılar ise de teker teker yakalanarak hapse edildiler
Karaman’da huzuru sağlayan İsmâ’îl Ferahim Bey kuvvetlerinin ardından Süvâri Binbaşı Derviş Bey müfrezesi gelerek Karaman Kalesi’ni kendilerine merkez ittihaz ederek, kaçışan âsîleri takip etmeye başladı.[38]
8 Teşrînievvelde (Ekim) Çumra ve Alibeyhüyüğü köyünü âsîlerden temizleyen Re’fet Bey, 9 Teşrînievvelde (Ekim) Karaman’a geldi. Burada mahallî dîvan-ı harp kurulmasını sağladıktan ve bazı düzenlemeler yaptıktan sonra bölgenin âsâyişini 41. Fırka’ya bırakarak, bir gün sonra ayrıldı.[39]
Bu arada Topal Osmân başkanlığındaki Karaman’dan kaçan âsîlerle bazı asker kaçakları birleşerek köyleri yağmalamaları üzerine bunları tâkîbata girişildi.[40]
Eşkıyayı kovalamaya başlayan müfreze 500 kişilik bir âsî grubunu, yapılan müsâdeme sonunda dağıtarak, elebaşları Topal Osmân öldürüldü.[41]
Karaman ve çevresinde sükûnet ancak 20 Teşrînievvelden (Ekim) sonra tam olarak te’min edildi.
Yakalanan âsîler, Redif kışlasındaki Ahz-ı Asker Şûbesi Reisi Münir Bey’in riyâsetindeki mahallî dîvan-ı harpte yargılanarak, çeşitli cezalara mahkûm edildiler. İdam cezaları 17 Teşrînievvelde (Ekim) günü infaz edildi.[42] Ayrıca aynı tarihte 200 kişiye çeşitli mahkûmiyet cezası verilerek, Konya’ya gönderildiler.[43] Bu arada yaşla kuru birbirine karıştı.[44]
Ekim 1920 başında Çumra’dan başlayan, Kasım 1920 ortalarına kadar bir buçuk ay süren bu fitne ateşi, kapladığı alan[45] bakımından da çok tesirli ve tehlikeli idi.
Bahâ Bey’in dediği gibi “Karamanlılar isyan etmedi”. Gönülden bağlı olduğu kuva-yı millîye tarafından kurtarıldı.[46]
O günler gerçekten zor günlerdi.
Uğur ERKÂN
___________________________________________________________________________
[1] Ahmet ATALAY (Doç. Dr.), Artvin Çoruh Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Ana Bilim Dalı.
[2] Bahâ KAYSERİLİOĞLU (1927-2002); Asıl adı “Mehmet Bahattin”dir. Karaman ulemâsından Bahri Hoca’nın oğlu olup, Karaman’da uzun yıllar avukatlık mesleğini icrâ etti. Karaman Turizm ve Eski Eserleri Koruma Derneği’nin kurucularından olup, uzun süre başkanlığını yaptı. (https://ugur-erkan.com/erbabikalem/ilk-bayram-ilk-heyecan/)
[3] “Yapılan araştırmada, önce Karaman köylerinde başlayan ayaklanmanın sonradan Karaman kasabasına da bulaştığını ve halkın büyük çoğunluğunun bu ayaklanmayı desteklediğini gördüler.” [Genelkurmay Başkanlığı Harb Tarihi Dairesi Resmî Yayınları. Seri No.: 1, Türk İstiklal Harbi VI ncı Cilt, İç Ayaklanmalar (1919- 1921), Gnkur. Basımevi-Ankara 1974, s. 197]
[4] ATALAY Ahmet, Millî Mücadele’de Konya Kuvâ-yı Milliyecileri (İlk Meclise Girenler), C. I, Konya: 1997, s. 259.
[5] I. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti ile Îtilâf devletleri arasında Limni Adası’nın Mondros Limanı’ndaki Agamemnon Zırhlısı’nda 30 Teşrînievvel (Ekim) 1334’de (1918) yapılan ateşkes antlaşması.
[6] “Îtilâf devletleri güvenliklerini tehdit edecek bir vaziyetin ortaya çıkması hâlinde herhangi sevk’ül ceyş [askerî sevkiyat] noktasını işgal hakkına haiz olacaktır.”
[7] Ahmed [ÖKTEM, 1295 (1879)-?]; Karaman Müftüsü İbrâhim Efendi’nin oğludur. Bu sebeple lâkabı “müftü-zâde”dir. Rüştiye mezunu. Ticaret ve çiftçilikle iştigal ederken 1331- 1336 (1914- 1919) ve 2 Şubat 1934-1938 tarihleri arasında olmak üzere iki kez belediye reisliğine seçildi. Şehrin bazı yollarını açtı ve tezyini için faaliyet gösterdi. Bursa Milletvekili, Millî Eğitim Bakanı ve CHP Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim ÖKTEM’in babasıdır. [KONYALI İbrahim Hakkı, Âbideleri ve Kitâbeleriyle Karaman Tarihi (Ermenek ve Mut Âbideleri), İstanbul-1967, s. 152].
[8] ATAMER Hilmi, Millî Direnme (Belge-1), Belgelerle Türk Târihi Dergisi, İstanbul-1968, Sayı: 7, s. 20.
[9] ELMAS Tuba, Millî Mücadele’de Karaman, Karaman 2015, s. 24; İstiklâl gazetesi, 19 Mayıs 1335 (1919) tarihli nüshası, Sayı: 210.
[10] İrâde-i Millîye Gazetesi, 7 Teşrînevvel (Ekim) 1335 (1919) Salı tarihli nüshası, Sayı: 6, s. 3.
[11] İrâde-i Millîye Gazetesi, 12 Teşrînevvel (Ekim) 1335 (1919) Pazar tarihli nüshası, Sayı: 7, s. 2.
[12] Delibaşı’nın köyü olan Alibeyhüyüğü ile Kasaba (Kâzımkarabekir) sınır komşusuydular. Şimdiki Avdul Köyü, 1950’li yıllarda Deli Osmân Çiftliği denilen mezraa üzerinde kurulmuştur. Bu sebeple Delibaşı’nın Kasaba halkından bazıları ile arası iyiydi. Ayrıca İlisıra [Yollarbaşı], Pınarbaşı, Burhan, Morcalı, Başkışla ve Eminler köylerinde de taraftar buluyordu. (GÜLCAN Durmuş Ali, Kökenleriyle Konya’nın Delibaşı İsyanı ve Bu Olayın Karaman’a Sıçrayışı, Uğur Ofset, Eskişehir-1994, s. 57).
[13] “… Delibaş namında bir şakî [eşkıya] beş yüz kadar asker firarisini başına topladı. 2/3 Teşrînievvel [Ekim] 1920 gecesi Çumrayı bastı. 3 Teşrînievvel sabahı da Konyayı işgal ve hükümete vaziyet etti.” (ATATÜRK Kemal, Nutuk, Türk Devrim Enstitüsü Kurumu Yayınları, C. II (1920-1927), İstanbul-1969, s. 493); Delibaşı Mehmed [1299 (1883)-1337 (1921)]; Çumra’nın Alibeyhüyüğü köyündendir. Arnavut asıllıdır. Dedesi Mehmed Ağa Osmanlı ordusundaki “delibaşı” teşkilâtında alaydan yetişme mülâzım idi. Bu sebeple âilesine “Delibaş” veya “Mülâzımlar” deniliyordu. Yaşıtlarıyla Çanakkale Muhaberesi’ne iştirak etti, harp esnasında geldiği köyüne, nüfuzlu bir kişi olan Muhtar Hâcı Şıh’ın tavassutu ile askere gitmekten kurtularak çiftçilik yapmaya başladı. Kendisi gibi birkaç arkadaşı ile II. Bozkır isyanına iştirak etti. Çumra Nâhiye Müdürü Nurilihan (Nurullah) Bey’in iltimas ve tavassutu ile affedilerek köyüne döndü. Daha sonra Vali Haydar Bey’e Derviş Bekiroğlu Mehmed Ağa tarafından takdim edildi. Böylece nâhiye idâre meclisine âzâ olarak seçildi ve mevki sahibi olmaya başladı. Eski hatalarını unutturmak için Vali Haydar Bey’le sıkı dostluk kurdu. Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti âzâlarıyla samimi ilişkilere girişti. Konya’nın Obruk Köyü zenginlerinden Çakıroğlu’nun kızının şakîler tarafından kaçırılması hâdisesinde oynadığı rolle Vali Haydar Bey onu binbaşı rütbesiyle taltif etti ve gümüş saplı bir kılıç hediye etti. Çumra ve çevresinde âsâyişi sağlamakla görevlendirilen Delibaşı Mehmed büyük selâhiyetler vererek cepheye gitmek ve millî kuvvetlere muavenet etmek üzere 1300 ve 1315 doğumlulara kadar asker toplaması için yetki verildi. Artık gösteriş ve ihtişamlı törenlerle karşılanıyordu. Çevresinde büyük bir nüfuz ve kudrete sahip olan Delibaşı’nı Kuva-yı Millîye aleyhtarları da kendi saflarına çekmek için çalışıyorlardı. Kuva-yı Millîye’nin önde gelen mensupları ona güvenmiyor, cephede denenmesi gerektiğini söylüyorlardı. Hakkında idam kararı verildiği şayihaları da kulağına kadar geldi. Bir taraftan öldürülme endişesi, diğer taraftan vaad edilen ikbal arasında bocaladıktan sonra Kuva-yı Millîye aleyhtarlarının teklifini kabul etti. (AVANAS, a.g.e, s. 122-124).
[14] Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti’ne ev sahipliği yapan bu ev; Tapucak Mahallesi 64. Sokak’ta yer alan tek katlı evdi.
[15] Arif Bey [BAYSAL, 1277 (1861)-13 Ocak 1945/6]; Büyük Millet Meclisi için Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti adına Karamanlı Tevfik Fikret Bey ile birlikte yarıştı. Arif Bey, Karaman’dan başka Konya’dan 13, Akşehir’den 21 ve Ilgın’dan 10 rey olmak üzere 96 rey alarak Konya meb’usu seçildi [28 Mart 1336 (1920)]. (ugur-erkan.com/karamanansiklopedisi/baysal-arif-bey/ Yayım tarihi: 13 Ocak 2016)
[16] Hayrî Bey [?-1941]; Kaymakam Ahmet Hilmî (KALAÇ) Bey’in Kânunisânî (Ocak) 1335’de (1919) istifasıyla boşalan Karaman kaymakamlığına atandı. Teşrînievvel (Ekim) 1338 (1922) tarihine kadar bu vazifeyi ifa etti. Âsîlerin tekliflerini kabul etmedi ve tehditlerine boyun eğmedi. İşkencelere maruz kaldı. Boynundaki bıçak izlerini acı bir hatıra olarak sakladı. Gazi Paşa 1925 yılında Alaşehir’i ziyaretlerinde “Hayri Bey, mücadele-i millîyeyi siz ve sizler gibi mefküreci, gayyür ve fedakâr arkadaşlarımız sayesinde kazandık” şeklinde iltifat etmişti. (GÜLCAN, a.g.e., s. 70). GÜLCAN, Alaşehir ziyaretini 1927 yılı olarak belirtmişse de Hayri Bey, 11 Mayıs 1925-15 Haziran 1925 arasında Alaşehir kaymakamlığı yapmıştır. (http://www.alasehir.gov.tr/gorev-yapmis-kaymakamlarimiz Erişim tarihi: 01.03.2021).
[17] Hâdizâde Mustafâ Efendi [1279 (1863)-1926]; lâkabı “Baba Efendi”dir. İcazetini Konya’da Akçaalanlı Hâcı Ahmed Efendi’den aldı. Arapzâde Medresesi müderrisi idi. Şeyh Mehmet Kudsî Efendi’den müftülüğü devraldı. Medreseler kapandıktan sonra bu medresededeki müderrislik odasında müftülük vazifesini ifa etti. Adana’ya trenle giden Mustafâ Kemâl Paşa ve eşi Latîfe Hanım’ı Karaman istasyonunda karşılayanlar arasında o da vardı. (GÜLCAN a.g.e., s. 56-59)
[18] Hüseyin Avnî Bey; Şeyh Hâcı Bekir Efendi’nin [1270 (1854)-1926] biricik evlâdı idi. Reisliği esnasında İstanbul’a gittiğinde orada hastalanarak vefat etti. (GÜLCAN, a.g.e., s. 82)
[19] Ahmet Hilmi (Çerkes Ahmet) Efendi (1277 (1861)–1931]; 1318 (1902) yılında belediye reisliğini Bekir Efendi’den [?-1341 (1925)] teslim aldı. İstifa etmek suretiyle reislikten ayrıldığı 1324 (1908) yılına kadar 6 yıl boyunca Karaman belediye reisliği yaptı. Zaman zaman Karaman İdâre Meclisi üyeliği görevlerinde de bulundu. Delibaşı isyanında âsîler üzerine giden Re’fet Paşa idaresindeki birliği, Canasan’daki [Alaçatı] kendi çiftliğinde ağırladı. (https://ugur-erkan.com/karamanansiklopedisi/436/)
[20] Âsîlerin önde gelenleri: Kasaba’dan; Mustafâ Efendi Hoca, Zavzalı Hoca, Arzı’nın Abdullâh, Kirtiş İsmâ’îl, Kirtiş Ömer, Kirtiş Velî, Boyacı Hasan, Bey[in] Ömer, Mülâzımın Mehmed, Billeç Mehmed, Tat Dudu’nun oğlu İsmâ’îl, Ebe Leylâ’nın oğlu Osmân, Halil Efendi’nin Ali Bâran, Poyraz Hasan, Cehennem Ömer, Dilaver Ahmet (Abdullâh), Kör Ömer, Kızılkuyulu Kavvas’ın Mehmed Ali ve Zostalı [Akarköy] Yörük Evet Ahmed; Eminler köyünden; Çerkes Kara İsmâ’îl, Hâcı Osmân, Lalük Hasan, Murad Bey, Ramazân Çavuş ve at hırsızlığıyla meşhur Kara Recep ve Kara Mustafâ; Pınarbaşı’ndan Âsım, Himmet’in Memiş ve Akkız’ın Durmuş; Burhan’dan Tülbür Mehmed, Ekiz Mehmed, Kara Ali ve İmam Mehmed Hoca; Başkışla’dan Mûsâ Çavuş. (GÜLCAN, a.g.e., s. 61-63)
[21] Bu şahıs Konya Hükûmet Konağı’nın düşmesinde ve Alâaddin Tepesi’ne yapılan hücumlarda önemli rol oynamıştı. [Öğüt Gazetesi, 23 Mart 1337 (1921) tarihli nüshası, s. 614].
[22] AVANAS, a.g.e., s. 155.
[23] Her mahalle halkından nöbetleşe her gece 200 kişilik müfreze hazırlandı. Kasaba ile Pınarbaşı-Başkışla cihetindeki yollar tarassut altında tutuldu. Müdâfiler şehrin girişindeki bahçe duvarları arkasında ve su hendeklerinin içinde siperlerinde bekletildi. Buralardan herhangi bir çatışma emaresi duyulduğu takdirde hazır kıta da hemen harekete geçecekti. (GÜLCAN, a.g.e., s. 61)
[24] Öğüt Gazetesi, 9 Teşrinisani 1336 (Kasım 1920) tarihli nüshası, s. 506.
[25] GÜLCAN, a.g.e., s. 59.
[26] GÜLCAN, a.g.e., s. 64; ALBAYRAK Cemal, İstanbul Savaşı, Milli Çetelerin Çalışmaları ve İnkılâb Aleyhine Yapılan İsyanlara Dair Hatıralar, Türk İnkılâb Tarihi Enstitüsü Arşivi, 4 No.lu Dosya 2226-2231; Öğüt Gazetesi, 9 Teşrinisani 1336 (Kasım 1920) tarihli nüshası, s. 506; A.T.A.S.E., Dolap 59, Göz.1, Dosya 38.
[27] Arif Bey, baskın öncesi günlerde Karaman’daydı. Telgraf hattı kesilince vaziyeti bildirmek üzere Mustafa Kemâl Paşa ile mektuplaşıyordu. Medrese tahsilini Karaman’da yapan Silifke Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti azası Meb’us-u Sabık Hafız Emin Efendi’nin [İNANKOR, 1212 (1876)-1944] yanına gitmek suretiyle canını kurtardı. Silifke’den Ankara’ya hareket ederek, Meclis’de gerekli açıklamalarda bulundu. (GÜLCAN, a.g.e., s. 68).
[28] Kaymakam Hayri Bey’i öldürmeye muvaffak olamadılar. Millî kuvvetler onu hücresinde yüzüstü yere yatırılmış elleri kolları bağlı, gözlerini bir paçavra ile bağlanmış her yeri kan revan içinde ve baygın bir hâlde buldular. (GÜLCAN, a.g.e., s. 65, 69).
[29] Âsîler Karaman Müftüğü için Topal Fevzi Hoca’ya teklifte bulundular. O da mühlet isteyerek, bu fitneyi bertaraf etti.
[30] “Belediye Başkanı Hüseyin Bey: Efe, hovarda karekterli ve içki alemleri, oturak alemlerine katılan karekterli oluşu nedeniyle, bir yerlere kaçıp gizlenmedi, eşkıyalarda buna dokunmadılar.” (GÜLCAN, a.g.e., s. 69).
[31] Öğüt, 9 Teşrinisani 1336 (Kasım 1920) tarihli nüshası, s. 506; ALBAYRAK Cemal, İstanbul Savaşı, Milli Çetelerin Çalışmaları ve İnkılâb Aleyhine Yapılan İsyanlara Dair Hatıralar, Türk İnkılâb Tarihi Enstitüsü Arşivi, 4 No.lu Dosya 2226-2231; Aynı kapıda çok geçmeden ibret-i âlem için Delibaş’ın kesik başı sergilenecekti. (GÜLCAN, a.g.e., s. 67)
[32] Öğüt Gazetesi, 9 Teşrinisani 1336 (Kasım 1920) tarihli nüshası, s. 506
[33] Mustafa Âsım [GÜVEN, 1292 (1876)-1958]; Hadım’ın Sarınç Köyü’nde doğdu. Habip–zâdelerden Müderris Hoca Mehmet Emin Efendi’nin oğludur. Bayezıd Medresesi’nde tahsilini ikmal ederek icazet aldı. Edirne Rüusu unvanını alarak Konya’ya döndü. Konya idadisinde ve sanat mektebinde ulum-u diniye hocalığı da yaptı. Konya Hukuk Mektebi’nde imtihan vererek avukat oldu. Karaman’da imamlık, hatiplik ve muhâmîlik [avukat] yaptı. Delibaş isyanın bastırılmasından önce Karaman’dan firar etti. Fransızca’yı iyi bilmesinden dolayı Mersin’de Fransızlara iltica etti. 1922-1924 yıllarında Antakya Kırıkhan Kaymakam vekilliğinde bulundu ve Kırıkhan Müftülüğüne atandı. 1924 Eylül ayında İskenderun Müftülüğü’ne naklen ve terfian atandı. 1938 yılı başında İskenderun ve kazâlarındaki tüm Türk müftüler Fransızlarca emekli edilince Mustafâ Âsım Efendi de emekliye sevk edildi. Hatay’ın Türkiye’ye ilhakından sonra, yeniden İskenderun Müftülüğü’ne tayin oldu. 1948 yılında Muğla Müftülüğü’ne naklen atandı. 1953’de kendi isteğiyle Çankaya Müftülüğü’ne nakledildi. Aynı zamanda Diyanet İşleri Başkanlığı müşavere heyetinde yer aldı. Kur’ân-ı Kerîm Meâli hazırlamak üzere 1956’da Diyanet İşleri Başkanlığı’nca teşkil edilen heyette çalışmaya başladı. Ancak, meâli tamamlamaya ömrü vefa etmedi. Kabri Cebeci Asri Mezarlığı’ndadır. Mustafa Âsım Efendi’nin aslen Aladağlı olan Hatice adındaki hanımından iki oğlu dört kızı oldu. (KIRBOĞA Mehmet Ali, Silinmeyen Simalar (Karaman ve Konya Civarı Hocaları, İstanbul 2012, s. 76, 77; GÜLCAN, a.g.e., s. 85).
[34] Öğüt Gazetesi, 9 Teşrinisani 1336 (Kasım 1920) tarihli nüshası, s. 506; GÜLCAN, Jandarma Komutanlığı’na Pınarbaşılı Abdurrahmân’ın, Mustantikliğe [sorgu hâkimliği] Bekir Cemâl ÖGET’in babası olan Hacı Memik’in Mehmet Efendi’nin getirildiğini kaydetmektedir. (GÜLCAN, a.g.e., s. 68).
[35] A.T.A.S.E., Dolap 59, Göz.1, Dosya 39; Öğüt, 9 Teşrinisani 1336 (Kasım 1920), s. 506.
[36] Öğüt Gazetesi, 9 Teşrinisani 1336 (Kasım 1920) tarihli nüshası, s. 506
[37] ALBAYRAK …4 No.lu Dosya 2226-2231; A.T.A.S.E., Dolap. 59, Göz. 1, Dosya 39.
[38] Öğüt Gazetesi, 9 Teşrinisani 1336 (Kasım 1920) tarihli nüshası, s. 506; GÜLCAN, a.g.e., s. 77.
[39] A.T.A.S.E., …Dosya 39; ALBAYRAK …. 4 No.lu Dosya 2226-2231.
[40] Öğüt Gazetesi, 9 Teşrinisani 1336 (Kasım 1920) tarihli nüshası, s. 506
[41] Öğüt Gazetesi, 17 Teşrinisani 1336 (Kasım 1920) tarihli nüshası, s. 483.
[42] Başkışlalı Hoca’nın oğlu Kemâleddin, Kasabalı Mustafa Hoca, İlisıralı Yörük Ramazan’ın oğlu, Çerkes Rızâ, Dellal Halil, Körkestek (Çarşı esnafından), Vangel oğlu Kosti (Rum), Kızılkuyulu Kavas’ın Mehmed (GÜLCAN, a.g.e., s. 78).
[43] “Müebbet Kürek Cezası Alanlar: Burhan Köyü’nden: Ali oğlu Mehmet Çavuş, Mustafa oğlu İbrahim, Mehmet oğlu Mustafa ve Mustafa oğlu İbrahim; Baş [Başkale (Başkışla)] Köyü’nden: Mustafa oğlu İbrahim, Musa oğlu Mehmet ve Mustafa oğlu Hasan; Güce [Göcer] Köyü’nden: Hüseyin oğlu Kerim; Kale [Başkale (Başkışla)] Köyü’nden: Veli oğlu Mehmed, Bostanözü Köyü’nden: Cansız Kerim oğlu Mehmed, Karaman Tahsil Memuru (Âsîlerin Mal Müdürü) Çerkes Yakup Efendi; Kirişçi Mahallesi’nden: Hatip Nuri Efendi; İbralı [İbrala] Nâhiyesi Üç baş Köyü’nden: Sadık oğlu Mustafa; Karaman’da oturan Ispartalı Hekim oğlu İbrahim ve Karaman’da Rumeli Muhaciri Mustafa oğlu Ömer. Geçici Kürek Cezasına Çarptırılanlar: Burhan Köyü’nden: İsmail oğlu Mehmed; Baş [Başkışla] Köyü’nden Mustafa oğlu Receb, Güce [Göcer] Köyü’nden Hüseyin oğlu Ahmed; Bordos [Bardas] Köyü’nden İsmail oğlu Mehmed, Ermenek Merkez’den: Ali oğlu Mehmed; İlbasra [İlisıra (Yollarbaşı)] Köyü’nden Abdulvahab oğlu Hacı Ömer, Karaman Merkez’den Hüseyin Beyzade Kemal Efendi ve Arzuhalci Necip Efendi.” (AVANAS, a.g.e., s. 157)
[44] Kemâl ŞEBER (Avukat Hüseyin ŞEBER’in babası), Diyarbakır’a sürgün edilmiş, kısa bir zaman sonra, suçsuz görülerek hemen Karaman’a gelebilmişti. Eşkıyalar köyünü talan etmesin çabasındaki Manyanlı [Damlapınar] Hâfız Mahmûd Efendi, tevkif edildi. Hocayı tanıyan Karaman’ın ileri gelenleri onu ipten aldılar. Kızılkuyu köyünde yapılan tahkikatta Dede Mehmed adındaki masum adam, âsîlerin önde gelenlerinden Yörük Evet Mehmed diye tutuklanıp, eza görmüş, Karaman’da aldığı yaralardan dolayı ölmüştür. (GÜLCAN, a.g.e., s. 77, 79, 84).
[45] Konya, Isparta illeri ile Akşehir, Ilgın, Yalvaç, Şarkîkaraağaç, Eğridir, Beyşehir, Manavgat, Alanya, Akseki, Bozkır, Koçhisar, Karapınar, Karaman’ı içine alan oldukça geniş bir alanda oldu. (Genelkurmay Başkanlığı Harb Tarihi Dairesi, a.g.e., s. 188, 200).
[46] “Cenuptan gelen kuvvetimiz Karamanı kurtardı.” (ATATÜRK, a.g.e., s. 494).