Otuzlu yılların başı.

Karaman’da bir tuz îmâlâthânesi.

Terini silmek için elini alnına götürdüğünde bir yanma hissetti. Eline bulaşan tuzu, bilmeden alnındaki yarasına basmıştı.

İşlerin eski tadı yoktu. Dahası değirmen boşa dönüyordu. Eski günlerini hâtırladı. Îmâlâthânenin önünde bekleyen katar katar deve yüklerini.

Ânî bir kararla Konya’nın yolunu tuttu.

***

Konya dönüşü çırağını gazete almaya gönderiyordu. Gazeteyi bir hışımla eline alıyor, sayfalarını karıştırıyordu. Aradığını bulamamanın verdiği teessürle elinden bırakıyordu.

24 Ocak 1931 Cumartesi günlü gazeteyi eline aldı. Hızlı bir şekilde halk sütununun yer aldığı 5. sayfayı çevirdi.

“Çok acı bir şikâyet”[1]başlığını görünce içine su serpildi. Altında kendi imzası da bulunuyordu.

1270 numaralı kanunla[2]  İş, Ziraat, Milli Emlâk, Osmanlı Bankalarının teminat mektubile Tuz inhisar idarei memlehalarından[tuzla] teminatı mukabilinde her şahsa yüz vagona kadar üç ay vadeli veresiye tuz verilmektedir.[3] Bu kanundan her fert istifade edebilirse de tuzculukla iştigal eden ufak sermayeli ve bilhassa bankalarda kredisi olmıyanlar ve esnaf tabiatile istifade edemez. Sermayesi vâsi [geniş] tüccar her muhitte tuzun alım ve satımlarını kendilerine hasrederek inhisar [tekel, monopol] içinde inhisar meydana getirmişlerdir. İşbu kanunun vaz’ı [düzenlemesi] başlıca kurak sahası halkına yardım idi. Her fırsattan istifade eden sermayedaran bu işi de kavramış ufak sınıfı imha ve muhitin iktisadiyatına hâkim olmuşlardır. Bir bankaya ve kuvetli bir müesseseye arkasını verenler cüz’i bir faiz mukabili aldıkları teminat mektubile üç ay vadeden ve hükumetimizin lütfundan bilistifade ettikleri azim bir serveti madunun [servet bakımından aşağı durumda olan] zararına kullanıyorlar. Binlerce esnafı ve halkın maişetini [geçimini] tenkis [noksanlaştırma] ve ticaretini gasba kuvvet buluyor. Menfaati umumiyeye hizmet maksadile vaz ve tatbik edilen işbu kanunun aksi netice verdiği görülmüştür. Hükumeti Cumhuriyemizin prensibine muhalif bir netice veren ve sermayelileri himaye eden ve sermayesizleri gün geçtikçe öldüren bu kanunun bir an evvel tadilini [düzeltilmesini] istirham ederiz.

Konya tuz tüccar ve esnaflarından: Hacı İbrahim zade Halil, Şakir oğlu Ahmet, Hacı Ali zade Şaban, Karaman tuzcularından Sinan zade Rahim[4], Lütfi B. zade Tahir, Hacı Yusuf, Ilgın ve Akşehir tuzcularından Osman Ef. zade Şakir, Mehmet Tevfik. Turgut, Süleyman Sırrı, Ali Ulvi.

Terzi kendi söküğünü dikemezdi ama tam mânâsıyla yaralarına tuz basmışlardı. Veresiye tuz satışı ile ilgili kanun bir türlü tâdil edilmedi. Tuz satışı ve tuz fiyatları hakkında iki kez kanun[5] çıkarıldı. Ama bu kanunlar veresiye tuz satışı ile ilgili hükümler ihtiva etmiyordu.

Aradan hayli bir zaman geçtikten sonra Tuz Kânunu[6]  çıktı, çıkmasına da.

Kânunun 13 üncü maddesinde[7]  tuz satışı peşin idi. Ancak teminatı Devletçe kabul edilmiş olan bankalardan birinin teminat mektubuna mukabil muayyen tuzla ve ambarlardan veresiye tuz satılabilecekti. Bu tuzların hangi tuzla veya ambarlardan verileceği İnhisarlar İdaresince tayin olunacak, veresiye dâhilde satılacak tuzun miktarı her tâcir için elli tondan aşağı ve bin 500 tondan yukarı olamayacak ve bedelinin tediyesi [ödeme] için tayin olunacak müddet de altı ayı geçemeyecekti. Bu gibi satışlar için %5’i geçmemek üzere ve tecimsel îcaplara göre bir fâiz alınacaktı.

***

Çok acı bir hâtıra:

“Bir yakınım, dedesinin ineklere vermek için deniz suyunu sahilde kazanda kaynatıp buharlaştırarak, çözelti halinde ‘tuz’ elde ettiği için defalarca jandarma karakoluna götürülüp dayak yediğini anlatırdı. Bunun hayli şaşırtıcı bir nedeni vardı: İnhisar Kanunu’na muhalefet”[8]

Köylü hayvanına yedirmek için tuz alamıyordu.  Bu acı gerçek, 26 Mayıs 1932 tarihinde Tütün İnhisarı 1932 senesi bütçesi görüşmeleri esnasında mebusların [milletvekili] konuşmalarına yansıdı:[9]

Çorak ve tuzu olmayan Orta Anadolu’da -hatta bir kısım sahiller de- köylülerin davar başına bir okka[10] tuz sarfettiklerini kaydeden Eskişehir Mebusu Emin Bey[11], yenilmek için olan tuzlardan başka bilûmum tuzlardan hiç resim [vergi] alınmaması hakkındaki arkadaşının teklifi destekler:

Tuzu eskiden dört kuruşa beş kuruşa alırlardı. Bu gün on beş, hatta bazı yerlerde on sekiz, yirmi kuruşa mal oluyor. Bu tuzlardan her halde Hükümet eskiden olduğu gibi hafif bir şey almalı. Mademki hayvanattan alınan resmin tenziline [indirim] imkânı maddi yoktur. Hiç olmazsa, hayvan neslini kesmiyeceksek, eskiden olduğu gibi hayvanata verilen tuzlardan hafif bir resim alalım.”

Yozgat Mebusu Süleyman Sırrı Bey’de[12] şöyle bir hesap yapar:

Meselâ: 500 davar, mütehassıslar tarafından fennen tahmin edildiğine göre beher davar için beş gram tuz lâzım imiş. 500 davara beşer gramdan yevmî iki buçuk kilo, senede ise 900 kilo yapıyor. Halbuki tuzun memleha fiatı 6 kuruştan 54 lira tutuyor. Hiç bir davar sahibi memlelaya gidip 54 liralık tuz almaz. Tuz yemiyen hayvanlar, ne kadar çayır yeseler etleri eyi olmaz, sık sık ağrıya tutulurlar. Binaenaleyh serveti umumiye itibarile hayvanata tuz vermemek yüzünden etten kaybettiğimiz ile tuzdan kazandığımız arasında büyük fark vardır. Hayvanata tuz vermemekteki zarar, bunun fevkinde [üstünde] geliyor.

Gaziantep Mebusu Nuri Bey[13] de hariçte derilerimizin para etmediği gerçeğini ifade eder:

Son zamanlarda memaliki ecnebiyeye [yabancı memleketler] ihraç edilen deriler, hayvanlarımıza tuz yedirmemekten naşi [ileri gelen] revaç [değer] bulmadığı mevsuken [güvenilir şekilde] haber alınmıştır. Binaenaleyh bütçe tevazünü [denk bütçe] dolayısile tuzdan fazla para alalım diye hariçteki derilerimizin para etmemesi bittabi [tabiî olarak] varidatımızı da [gelir] tenakusa [azalmaya] uğratacaktır.

Kütahya Mebusu Mehmed Bey[14] noktayı koyar:

Zavallı köylü bir okka tuz için 5-10 okka buğday satıyor ve bundan dolayı köylü meyus [ümitsiz] oluyordu. Bu kadar seneden beri zahire [hububat] indiği halde tuzun inmemesi köylüyü müteessir [üzüntü] ediyordu.

Şu vâkıa ki, Devlet tuz üzerindeki gelirinden bir türlü vazgeçmek istemiyordu.

***

1973 Ekim’i.

Karaman kuraklıktan kavruluyor. Kuraklık sebebiyle ticâret büyük darbe yemiş ve temel ihtiyaç maddeleri bulunmuyor. Buna tuz da dâhil.

Memleket tuz buhranı çekmekte iken Başbakan[15]  ısrarla tuz stokları olduğunu ve buhran olmadığını söyler.

Konyalı muharrir[16]  bunu es geçmez:

“…çarşıdan bir ahbap aracılığı ile rica minnet kilosu yetmiş beş kuruştan aldığım elimdeki naylon tuz torbasına baktım. Bir kiloyu bulduğuma şükür etmekten başka bir şey yapamayacağımı takdir ederek tuzu ihtimamla kavanoz boşaltıyorum. Evet, Sayın Başbakan size göre memlekette tuz buhranı yoktur. Olsa da ne çıkar şunun şurası seçimlere ne kaldı. İsterdim ki devri saltanatınız bitmeden[17] tuz buhranının halletmiş olsanız, değilse tuzsuzluktan Millet kokarsa bunun vebalini hükümetinize raci olacağını lütfen kabul buyurun. Burada Konya çarşısında ufak bir misal vererek durumu arz edeyim.

Konya’ya 20-25 kadar perakendeci tuz tüccarı olup bunlara ayda on veya yirmi ton arası Tuz kontenjanı tanınmaktadır. Mevsim malum sonbahar, turşu kurma, salça çıkarma, pastırma ve sucuk gibi kış yiyecekleri hazırlama zamanı. Bu işler fazla tuz sarfiyatına ihtiyaç göstermektedir. Bu da tuz stoku yapan tüccarların türemesine neden olmuştur.[18]   

Tuz deyip geçmeyelim. Tuz insan hayatında her zaman önemli bir yer tuttu. Gıdaları hem muhafaza etti hem de tadı tuzu oldu. Sanayide ve insan sağlığının korunmasında da işe yaradığı anlaşıldı ve önemi daha da arttı.[19] 

Tuz yerine göre ödüldür, yerine göre ceza.

Hepsinden önemlibir şeylerkokmasın diye tuz var.

Uğur ERKÂN.

_____________________________________________________________________________________

[1] Cumhuriyet Gazetesi, 24 Ocak 1931 tarihli nüshası, s. 5.

[2] 1270 numaralı  Veresiye Tuz Satışına Dair Kanun (17 Mayıs 1928 tarih ve 1/ 191 numaralı tezkere ile Cumhuriyet Riyasetine tebliğ edilmiştir.  Berayi neşir ve ilân kanunun Başvekâlete tebliğ edildiğini müş’ir Cumhuriyet Riyaseti’nden mevrut tezkerenin tarih ve numarası: 24 Mayıs 1928 ve 4/ 246 (Resmî Gazete ile neşir ve ilâm tarihi: 28 Mayıs 1928- Sayı: 900, s. 214).

[3] “Birinci Madde- Hükûmetçe irae edilecek [bildirilecek] bankalardan birinin teminatı naktiye mektubuna mukabil memlehalarda [tuzlalarda] veresiye tuz satılabilir.”; “İkinci Madde- Veresiye satılacak tuzun miktarı her şahıs için bin beş yüz tonu ve bedelinin tediyesi [ödenmesi] için tayin edilecek müddette üç ayı tecavüz edemez [geçemez]. (1270 numaralı  Veresiye Tuz Satışına Dair Kanun).

[4] Tüm araştırmalarıma rağmen “Sinan zade Rahim” hakkında bilgiye ulaşamadık. Karaman tuz tüccarı ve esnafından “Afacan Mustafa, Hacı Çolağın Mustafa, Divleli Hasan Hüseyin” (DURU, Ahmet Talat, “Bir Zamanki Karaman’da Çarşı Pazar”, İmaret Şehir Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 14, 2014, s. 12); “Tuzcu Arif, Aşçı Doktor ve Tuzcu Hakkı” (EHLİZ, 1930-2007) (UĞURLU Kâmil, “Çıngıraklı Salıncak”, İmaret Şehir Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 15, 2014, s. 24) isimleri bilinmektedir. UĞURLU’nun tuzcular arasında zikrettiği “Aşçı Doktor” değil, “Terzi Doktor” lakablı Mustafa [Hacı Ali oğlu, ?-1958) olmalıdır. Dedesi Hasan DUYAR’ın [1316 (1900)-2000] 1940’lı yıllarda açmış olduğu tuz imalathanesindeki meslek mirasına, sahip çıkan Hasan EHLİZ, “Karaman tuzcularından Sinan zade Rahim” ismini duymadığını ifade etmiştir. (10 Mart 2021 tarihli mülakat).

[5] 14 Kânunusani (Ocak) 1933 tarihli ve 2101 sayılı 1518 numaralı Kanunun (2 Haziran 1929 tarihli) 4 üncü maddesinin tadili hakkında kanun (Kanun No:) [Resmî Gazete: 23 Kânunusâni (Ocak) 1933, Sayı: 2311]; 30 Mayıs 1935 tarihli ve 2752 numaralı Tuz fiatı hakkında kanun, [Resmî Gazete: 5 Haziran 1935, Sayı: 3020].

[6] Cumhuriyet’in ilk yıllarında, 1927 yılında Tuz İnhisarı Umum Müdürlüğü’nün kurulması ve tuz fiyatlarını arttırmaya yönelik düzenlemeler dışında, tuz inhisarına dair ciddi bir düzenleme yapılmamıştır. Bu nedenle birtakım değişiklikler yapılmış olmakla birlikte tuz inhisarının idaresi, genel anlamda 1278 (1862) Tuz Nizamnamesi’ne [Kısa birer giriş ve sonuç bölümü ile 32 bentten oluşuyor. Konu olarak tuz inhisarının uygulama esasları, tuz satışına yönelik kurallar ile müdür ve memurların görev ve sorumluluklarını içeriyor (1. Tertip Düstur, C. II, s. 683)] göre yapılmaya devam edilmiştir. Bu nizamnamenin yerine geçecek olan kanun, 11 Kânunuevvel (Aralık) 1936 yılında kabul edilen 3078 sayılı “Tuz Kanunu” olmuştur. [GÜDEK GÖLÇEK, Şeyda- GÖLÇEK Ali Gökhan, Erken Cumhuriyet Dönemi Tekel Uygulamaları: 1920-1950 Döneminde Tuz, İspirto ve İspirtolu İçkiler ile Kibrit, Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, Yıl: 15, Sayı: 30 (Güz 2019), s. 268]; Tuz Kanununda 1952 yılında 1 nci ve 10 uncu maddelerinde tadilat yapıldı. [Değişik madde (Resmî Gazete: 15 Şubat 1952 – Sayı: 5881/ 1 madde;  2 madde)]; 1969’da 4 üncü, 8 inci ve 34 ncü maddeleri mülga edildi.[Mülga madde (Resmî Gazete: 27 Mart 1969 – Sayı: 1137/ 37 madde)]; 1970 ve 1998 yıllarında ise 1 inci maddeye ek fıkralar eklendi. [Ek fıkra (Resmî Gazete: 29 Temmuz 1970- Sayı: 1318/ 116 madde); Ek fıkra (Resmî Gazete: 28 Temmuz 1998- Sayı: 4373/ 1 madde)]; 1985’de 27 nci madde tadil edildi. [Değişik madde (Resmî Gazete: 05 Haziran 1985 – Sayı: 3217/ 12 madde)]; 15 Haziran 2001 tarihinde kabul edilen ve “4683 sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına ve Tuz Kanununun Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Kanun”nun 6. maddesi ile yürürlükten kaldırıldı. [Resmî Gazete: 26 Haziran 2001, Sayı: 24444].

[7] Resmî Gazete: 23 Kânunuevvel (Aralık) 1936, Sayı: 3489.

[8] Aktaran Prof. Dr. Ulvi Saran; “Bu Kanunun 1 inci maddesine aykırı davranarak izinsiz tuz istihsal edenler … hakkında ayrıca 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunun hükümleri uygulanır.” (3078 sayılı Tuz Kanunu, madde: 27).

[9] KURUÇ, Bilsay, Türkiye İktisat Politikası, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara-1988, 1. Bölüm (1929-1939), 1. Cilt (1929-1932), s. 230-233.

[10] 1283 gramlık eski bir ağırlık ölçüsü birimi, kıyye (Kubbealtı Lûgatı).

[11] Emin SAZAK [1298 (1882)-1960)]; Türk siyasetçi. Medrese eğitimi aldı. Kereste fabrikası kuruculuğu, genel meclis ve liva idare heyeti üyeliği, müstantiklik (sorgu hakimliği), Mihalıçcık Ticaret Odası başkanlığı yaptı. TBMM I., II, III., IV., V., VI., VII. ve VIII. dönem Eskişehir milletvekilliği yaptı.

[12] Süleyman Sırrı İÇÖZ [1294 (1878)-1963)], Türk siyasetçi. Mülkiye Îdâdîsi mezunu. Sanayi Mektebi kâtip ve veznedarlığı, Mucur, Zir, Hacıbektaş, Salmanlı nâhiye müdürlükleri, Halce, Koyulhisar ve Darende kaymakamlıkları yaptı.  TBMM I. Dönem Bozok milletvekilliği sırasında 22 Ağustos 1921 tarihinde Başkanlığa verdiği önerge ile ordu içinde er olarak katılmak isteği kabul edildi ve Garp [Batı] Cephesi’nde Çekirdeksiz Köy ve Doğatepesi muharebelerine katıldı. Akabinde II. Dönem Bozok, III., IV., V., VI., VII. ve VIII. Dönem Yozgat milletvekilliği yaptı.

[13] Mehmet Nuri CONKER [1298 (1882)-1937]; Türk asker ve siyasetçi. 1925-1927 yılları arasında TBMM’de Kütahya milletvekili olarak görev aldı. 4 Temmuz 1927 tarihinde kendi isteğiyle ordudan emekli oldu. TBMM II. ve III. Kütahya, IV. Dönem (Ara Seçim) ve V. Dönem Gaziantep Milletvekilliği, II. Dönem 5. Sube Başkanı, IV. Dönem Parlamentolar Türk Grubu Kurucu Üyeliği, V. Dönem TBMM Başkan Vekilliği yaptı.

[14] Mehmet SOMER [1298 (1882) – 1950]; Türk siyasetçi. Rüştiye mezunu. Husûsi eğitim aldı. Ulum-u Umûmîye Selanik Merkezi’nde memurluk, İstanbul ve Yöresi başmüdürlüğü, Kasımpaşa Tuz Ambarı ve Merkez Mühime müdürlüğü, Foça müdürlüğü, Ankara Ulum-u Umûmîye başmüdürlüğü ve başmüfettişliği, Varidatı Mahsusa genel müdür vekilliği, Tuz İnhisârı müdürlüğü, İskân genel müdürlüğü, TBMM IV. Dönem (Ara Seçim) ve V. Dönem Kütahya Milletvekilliği yaptı.

[15] Naim TALU [1335 (1919)-1998]; Türk bürokrat ve siyasetçi. 1943 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitirdi. Bir süre Sümerbank’ta çalıştıktan sonra 1946 yılında T.C. Merkez Bankası’na geçti. 1966 yılında vekaleten Genel Müdürlük yaptığı bu kuruluşta 1967 yılında asaleten atandı. 1970 yılında Merkez Bankası’nın yeniden örgütlendirilmesi üzerine Bankanın ve İdare Meclisinin başkanlığına getirildi. II. Erim Hükûmeti’nde Ticâret Bakanı olarak siyasî hayata girdi. Melen Hükûmeti’nde de yerini korudu. 1972 yılında Ticâret Bakanı iken, zamanın Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından Senato üyeliğine atandı. Melen Hükûmeti çekilince Cumhuriyetçi Güven Partisi ve Adalet Partisi’nin ortak adayı olarak 36. Türkiye Hükûmeti’ni kurdu. 1973 seçimleri sonucunda hiçbir partinin tek başına hükûmet kurmak için yeterli çoğunluğu sağlayamaması üzerine 25 Ocak 1974 tarihine kadar işbaşında kaldı. Bülent Ecevit başkanlığında Cumhuriyet Halk Partisi – Millî Selamet Partisi koalisyonunun gerçekleşmesi üzerine görevi Bülent Ecevit’e devretti. 1976 yılında Kontenjan Senatörlüğü sona erdi.

[16] Selçuk ES [1327 (1911)-1980]; gazeteci-yazar. Konya Belediye Başkanlığı, III-VI. Dönem Konya ve Aksaray Milletvekilliği yapmış Mûsâ Kâzım Bey’in [GÜREL, 1306 (1890)-1943] oğlu. Konya, İstanbul ve Ankara’daki tahsil hayatının ardından 24 yaşında ticâret hayatına atıldı. Sarayönü Cıva Maden İşletmesi’nde çalıştı. Yedek Subay olarak gittiği askerliğini o günün şartları gereğince 6,5 yılda tamamladı. Farklı kurum (Toprak Mahsulleri Ofisi) ve bankalarda (Yapı Kredi, Halkbank, T. Garanti Bankası ve Raybank) memur ve veznedar olarak çalıştı. Kitaplık memuru olarak görev yaptığı Karayolları 3. Bölge Müdürlüğü’nden 1976 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. 1962 yılından itibaren, Yeni Konya, Yeni Meram, Sabah, Şehir Postası, Anadolu’da Hamle gazetelerinde “Yakın Konya Olaylarına Ait Sohbetler” başlığı altında, Konya tarihine ait yazılar yazmaya başladı. Birçok makale ve yazı dizisine imzasını attı. (UYANIK, Necmi, “Yaşadıkları ve Yazdıklarıyla Konya’da Bir Gazeteci: Selçuk Es”, Tarihin Peşinde Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl 2009, Sayı: 1, s. 172-177).

[17] 15 Nisan 1973 tarihinde güvenoyu alan 36. Talu Hükûmeti (Bağımsız) Ocağın sonunu göremedi.

[18] ES Selçuk, “Tuz Buhranı (Sayın Başbakan’a)”, Yeni Konya Gazetesi’nin 8 Ekim 1973 tarihli nüshası, Sayı: 9636, s. 2; “Tuz Buhranı (Sayın Başbakan’a)”, Yeni Konya Gazetesi’nin 9 Ekim 1973 tarihli nüshası, Sayı: 9637, s. 2.

[19] Günümüzde tuz halen Sudan bölgesi ve güneydeki ormanlarda yaşayan yerliler tarafından para yerine kullanılıyor. (ŞAHİN, Cemalettin, “Türkiye’de Tuza Atfedilen Yer Adları”, Tuz Kitabı, Kitabevi Yayınları, İstanbul-2004, s. 28).