Karaman merkeze bağlı köy.

37° 3′ 57,348”  kuzey ve 33° 17′ 21,3396” doğu koordinatlarında yer alan köy, Karaman’ın güneydoğusunda bulunmaktadır.

Köyün bulunduğu yerin rakımı (deniz seviyesinden yüksekliği) 1.297 m’dir.

Köy, Karaman’a 14,1 km uzaklıkta olup, Dereköy (Fisandon), Zengen, Lâle, Tavşanlı ve Tarlaören köyleri ile komşudur.

Köye 8 km mesafeden daha yakın 5 köy bulunmaktadır. Tarlaören 4,12 km, Zengen 5,81 km, Tavşanlı 5,91 km, Seyithasan 6,2 km ve Dereköy (Fisandon) 7 km’dir.

Âbideleri ve kitâbeleri ile Karaman tarihini araştıran ve bunu kitabında yayınlayan İbrahim Hakkı KONYALI [1311 (1896)- 1984], eski zamanlarda Mersin yolunun Gökçe’den geçtiğini ve kervanların burada konakladıkları bilgisini vermektedir.

Gökçe’nin karanlık devirlere kadar çıkan eski bir tarihi olduğundan bahseden KONYALI, “Bol sulu ve ilk vasıtalarla oyulmaya elverişli sonradan sertleşen taşlı bu köy ve civarı çok eski insanlara yerleşme yeri olmuştur. Hristiyanlığın ilk çağlarındaki insanlara mâbedlik, manastırlık, ayazmalık yapan birçok insan işi mağaralar, obruklar, sarnıçlar vardır. Köyün güney tarafında on beşten fazla mağara, Ballık ve Kördere’de sarnıçlar vardır. Bunlar Hz. İsa’nın havarilerinden Sen Paul’dan sonraki Hristiyanların mâbedleridir. Bu yerlere yerliler ‘Saklı Kilise’ diyorlar.” demektedir.

Karaman (Laranda) çevresindeki kaya yerleşimlerini araştıran ve bunu kitabında yayınlayan Mehmet KURT, Gökçe yerleşiminin tarihî kalıntılarının ne antik ne de modern kaynaklarda geçmediğini kaydetmektedir.

3-4 Haziran 1885’de Karaman’dan hareket eden Amerikalı Arkeolog John Robert Sitlington STERRET (1851-1914), bölgedeki gezileri çerçevesinde Kozlubucak-Lâle-Gökçe-Fisandon (Dereköy) üzerinden Karaman’a ulaşmış, ancak Gökçe’deki bu kaya yerleşimlerinden bahsetmemiştir.

KURT, köy çevresinde görülen çok sayıda manastır, kilise ve mezarlardan burasının Erken Hristiyanlık dönemi için önemli sayılabilecek bir merkez olduğunu gösterdiğini kaydetmektedir.

Eskikışla Vadisi’nin doğusunda ve batısında yer alan kayalık sahalar çok sayıda yerleşimi barındırmaktadır. Bunlardan köyün yaklaşık 1 km güneyindeki kaya mekânlarına yörede “Saklı Kiliseler” denilmektedir.  Buradaki kaya manastırları, apsis olarak düzenlenen kısımdaki çok sayıda mihrap nişleriyle dikkati çekmektedir.  Kaya yerleşimlerinde yer yer kaya mezarlarına rastlanmaktadır. Bu kaya mezarlarından birisi mezar odasının 3 duvarına sık aralıklarla niş yada arkosol içine açılan kaya ostetekleriyle bölge için eşi olmayan bir örnek oluşturmaktadır.  Öte yandan bu mezarlardan birinde arkasol içine açılan 4 ayrı ostetekli gömü yeri ilgi ekicidir. Bu düzenlemeyle kaya mezarı, yakılan (kremation) gömüye işaret etmektedir. Kaya yerleşimleri Saklı Kilseler adı verilen bu ilk mekânlardan itibaren güneye doğru devam etmektedir.

Karaman ve köylerini araştıran ve bunu kitabında yayınlayan Durmuş Ali GÜLCAN, köylülerin yağ ve peynirlerini bu kaya mekânlarına koyarak muhafaza ettiklerini ve buralarda muhafaza edilen tulum peynirlerinin piyasada pek tutulduğundan bahsetmektedir.

Kuzey ve güney doğrultusunda uzanan kaya yerleşimlerinin ortalarına doğru çeşitli yerleşim izleri ve oygular görülmektedir.  Bu kalıntılar içerisinde kapakları olmasa da kaya mezarları günümüze kadar gelmiştir.

Eskikışla Vadisi’nin doğusunda ve İğdeli Boğazı’nda da mütevazı kaya mekânlarına rastlanmaktadır.

Elbis/ İlbis Çakılı, köyün 3-4 km doğusunda Zengen Köyü sınırında yüksekçe bir kayalığın üzerindeki düzlükte yer almaktadır. “Elbis/ ilbis” kelimesinin çok sayıdaki anlamlarından birisi iblis yani şeytandır. İblis kelimesi zamanla halk ağzında tahrifata uğrayarak bu şekle dönüşmüş olmalıdır (Türkiye Halk Ağzından Derleme Sözlüğü, Ankara 2009, s. 1704, 2519).

Muhtemelen tümülüse ait olan ve kaçak kazılar yoluyla büyük ölçüde tahrip edilmiş durumda bulunan kalıntılar içerisinde ahşap hatıllı ve 3 m’ye yakın kalınlığa sahip duvarlar görülebilmektedir. Tepenin kuzey yönündeki bazı kaya mezarları ve oygular yanında, düzlüğün batı ucuna doğru işlevi tam olarak kestirilmeyen bir takım yapı izlerine rastlanmaktadır. Bu nedenle Elbis Çakılı’nın da içerisinde yer aldığı alanların küçük bir antik dönem yerleşimine ait olması gerektiğini düşünmüştür.

GÜLCAN, köyün, eski halkının Avşar Türklerinden olduğunu ve köyün camiinin de bunlardan kaldığını ifade etmektedir.

XVI. yüzyıl Lârende (Karaman) Kazası’nda yerleşme ve nüfusu araştıran ve bunu kitabında yayınlayan Osman GÜMÜŞÇÜ, köyün bir ara terk edilmiş olduğunu ve buraya iskân olunan muhacirler tarafından eski adıyla yeniden kurulduğunu kaydetmektedir. GÜMÜŞÇÜ, burasının ne zaman ve neden terk edildiğini, köyde hiç kimse kalmayacak şekilde tamamen mi terk edildiğinin bilinmediğini ifade etmektedir.

Köy, arşiv kayıtlarında “Gökçeler” (BAO., TD., nr. 40, s. 950, sene 906 (1500); 948 (1541) yılı Mufassal Tahrir Defteri, s. 125) ve “Gökçe” [992 (1584) yılı Mufassal Tahrir Defteri (TK., nr. 104, v. 153a.)] olarak geçmektedir.

948 (1541) yılı tahririnde Lârende’de kayıtlı bazı neferler üzerine düşülmüş “an karye-i Gökçe ameden” (Gökçe köyünden gelen) kaydı bulunmaktadır. Ali Şâhne mahallesinde 1 nefer ve Hacı Celâl mahallesinde 1 nefer Gökçe’den gelerek yerleşmişlerdir. Bu yerleşmelerde Lârende şehrinin çekiciliğinin artmasına bağlı olarak buraya gelip, yerleşmişlerdir [948 (1541) yılı Mufassal Tahrir Defteri, s. 114-122].

Ankara’da Kadim Kayıtlar Arşivi’nde 104 yeni, 257 eski numarada kayıtlı 996 (1587) yılında tutulan Mufassal Konya Defteri’nin 1. cildinde Gökçe, Lârende’ye bağlı 98 mükellef nüfusu bulunan bir köy olarak gösterilmektedir.

Gökçe köyü sonraları birçok köy gibi nüfusunu kaybetmiş, uzun yıllar bir çiftlik halinde idare edilmiştir.

Fatih Sultan Mehmet Han [1 Muharrem 855 (3 Şubat 1451)- 4 Rabiulevvel 886 (3 Mayıs 1481)] adına Karaman evkafını tespit eden 881 (1476) tarihli ve II. Selim Han [9 Rabiulevvel 947 (24 Eylül 1566)- 1 Ramazan 982 (15 Aralık 1574)]  adına yazılan Karaman Evkaf defterinde Lârende’deki Gökçeoğlu (Mehmet) Mescidi vakıfları arasında; Gökçe deresinde 3 bölük arazi ile Fisandon’daki mevdut değirmenin ½ hissesi kayıtlıdır (Karaman Eyâleti Vakıflar Fihristi, s. 32).

Lârende şehrinin Odun (ve) Toprak defterinin beyanında; Karye-i Gökçe’nin yol yapımı için kullanılmak üzere 32 kantar toprak ve 32 kantar odun tahsis olunmuştur [KŞS., nr. 280, 1a, sene 1054 (1644)].

15 Rebiulahir 1188 (25 Haziran 1774) tarihinde Devlet merkezinden çeşitli sebeplerle gelen görevlilere ve ayrıca kazânın bazı hizmetleri için Karaman’dan yapılan masraflara mukabil karye halkından tahsil edilmek üzere; Karye-i Gökçe’nin hissesine 20 kurûş vergi düşmüştür (KŞS., nr. 290, s. 28).

5 Safer 1189 (7 Nisan 1775) tarihinde H. 25 Rebiülahir 1188’den 5 Safer 1189’a kadar (5 Temmuz 1774- 7 Nisan 1775) Karaman’da biliktiza yapılmış olan masraf mukabili Karye-i Gökçe’ye 60 kurûş vergi taksim edilmiştir (KŞS., nr. 290, s. 88).

3 Recep 1189 (30 Ağustos 1775) tarihinde Saferü’l Hayr’ı 5. gününden, Receb-i Şerîf’inin başına gelinceye dek (7 Nisan 1775-28 Ağustos 1775) Karaman’da biliktiza yapılmış olan masraf mukabili Karye-i Gökçe’ye 100 kurûş vergi taksim edilmiştir (KŞS., nr. 290, s. 114).

19 Zilhicce 1189 (11 Şubat 1776) tarihinde 1189 senesi Saferü’l-Hayr’ı 15. gününden, Zilhicce’nin 19. gününe gelinceye kadar (17 Nisan 1775-11 Şubat 1776) Devlet merkezinden çeşitli sebeplerle gelen görevlilere ve ayrıca kazânın bazı hizmetleri için Karaman’dan yapılan masraflara mukabil karye halkından tahsil edilmek üzere; Karye-i Gökçe’ye 70 kurûş vergi tahakkuk ettirilmiştir (KŞS., nr. 290, s. 126).

19 Receb 1190 (3 Eylül 1776) tarihinde H. 1189 senesi 19 Zilhiccesi’nden 19 Receb-i şerifi’ne kadar (10 Şubat 1776- 3 Eylül 1776) Karaman’da biliktiza yapılmış olan masraf mukabili Karye-i Gökçe’den 50 kurûş vergi ödemesi istenmiştir (KŞS., nr. 290, s. 153/1).

20 Zilhicce 1190 (30 Ocak 1777) tarihinde 19 Receb 1190’dan 20 Zilhicce 1190’a kadar (3 Eylül 1776-30 Ocak 1777) Karaman’ın biliktiza vaki olan masarifatı Karaman’da sakin ulemâ, sülehâ, âyân ve ahali meyanında hesap edilerek mahalle ve karyelere taksim edilmiştir. Buna göre Karye-i Gökçe’ye 70 kurûş vergi düşmüştür (KŞS., nr. 290, s. 163/2).

KONYALI, Gökçeoğlu Mescidi’ni Fisandon kilisesini camiiye çeviren Yusuf Sinan Paşa’nın yaptığını kabul etmektedir. KONYALI, Karamanlı Avukat Emin Agâh ÜNVER’in de mescidi  Sinan Paşa’nın inşa ettirdiğini söylediğini kaydetmektedir.

5 Cemâziye’l âhir 1246 (21 Kasım 1830) tarihinde rûz-i kâsımı i’tibâriyle kırk altı senesi Cemâziye’l âhiri gayetine kadar altı mâhda; cümle ahâlî ma’rifetleri Gökçe karyesinin salyânesi mümteni’u’l-husul olan bakâyâsı içün ağaya 900 kurûş ödenmiştir (KŞS., nr. 296, s. 52.1).

5 Zilhicce 1246 (17 Mayıs) 1831 tarihinde rûz-i hızır i’tibâriyle yani Zi’l-hiccetü’ş-Şerîfenin beşinci gününe gelinceye kadar altı mâhda [ayda] Karye-i Gökçe’nin Der-Saâdete bildirilen masrafı 98 kurûştur (KŞS., nr. 296, s. 94.1).

1256 (1840) yılı Temettü’at defterinde Gökçe Çiftliği için “Ahâlisi onbeş yıl akdem perâkende olub, yerleri hâlî ve tarlaları muattal kalmış olduğundan ba’zı arâzilerini Zengen karyesi ahâlîleri ve ba’zısını civâr kura ahâlîleri ziraat ide geldikleri” ifadesi kullanılmıştır (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, ML. VRD. TMT. defter no. 10442, s. 291).

1338 (1922) yılında Doktor Nazmi Bey (SELCEN) tarafından kaleme alınan “Türkiye’nin Sıhhi-i İçtimai Coğrafyası-Konya Vilayeti” kitapta; Gökçe köyü, Merkez Nâhiyesi’ne bağlı köyler arasında geçmektedir.

1928 yılında eski Türkçe alfabe ile yayınlanan “Son Teşkilat-ı Mülkiye’de Köylerimizin Adları” isimli kitapta Gökçe; Konya Vilayeti, Karaman Kazası, Merkez Nâhiyesi köyleri arasında zikredilmiş ve eski Türkçe harfler ile “كوكچه”, Lâtin harfleriyle “Gueuktche” şeklinde ifade edilmiştir.

Köy, Konya ili, Karaman İlçesi, Merkez Bucağı’na bağlı iken, 15 Haziran 1989 tarihinde kabul edilen “3578 sayılı 4 il ve 5 ilçe Kurulması Hakkında Kanun” ile Karaman İli, Merkez İlçesi, Merkez Bucağı’na bağlanmıştır (21 Haziran 1989 tarihli ve 20202 sayılı Resmî Gazete).

Adana, Aladağ ilçe merkezi; Bursa, Nilüfer ilçe merkezi; Diyarbakır, Lice ilçe merkezi; Muğla, Ula ilçe merkezi;  Malatya, Doğanyol ilçe merkezi; Manisa Saruhanlı ilçe merkezi;  Mardin, Artuklu ilçe merkezi; Samsun, Tekkeköy ilçe merkezi ve Şanlıurfa, Harran ilçe merkezindeki mahallelerin adı “Gökçe”dir.

Adıyaman, Kahta; Aksaray, Merkez; Artvin, Ardanuç; Batman, Gercüş; Düzce, Merkez; Elazığ, Merkez; Erzincan, Tercan; Kastamonu, Doğanyurt; Şırnak, Beytüşşebap ve Tokat, Merkez’e bağlı köylerin adı “Gökçe”dir.

Bitlis, Hizan, Akbıyık; Çankırı, Çerkeş, Yakuplar; Erzincan, Tercan, Yaylım; Karabük, Merkez, Ödemiş; Kastamonu, İhsangazi, Sünlük ve Tunçeli, Hozat, Kalecik’’teki bağlıların adı “Gökçe”dir.

Gökçe kelimesi; (< gök+çe) mâviye çalar renk, mâvimsi ve mâvimtrak manalarına gelmektedir. Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü’nde “yeşil, yemyeşil” anlamı da verilmiştir.

XIX. yüzyılın sonlarına doğru Gökçe köyüne Kafkas muhacirleri iskân edilmeye başlamıştır. 93 Harbi’nin [1293-1294 (1877-1878) Osmanlı-Rus] başlarında, Ruslardan gördükleri mezâlim ile Karadeniz sahillerine yığılmaya başlayan binlerce biçâre Çerkes, bulabildikleri vasıtalarla İstanbul’a gelmeye başlamış ve 1294 (1878) sonlarına kadar İstanbul’a gelenlerin sayısı 50 bin nüfusu bulmuştur.

Bu muhacirler İstanbul’dan Adana vilâyeti dâhilinde yerleştirilmek üzere yola çıkmış, ancak Adana tarafına değil Mersin tarafına sevk edilmişlerdir. Mersin civarında kalan muhacirler arasında sıcak ve sivrisinekten dolayı sık sık vefatlar meydana gelmiş ve çaresiz kalmışlardır.

1295 (1879) Nisanı’nda Sadaret’ten (Başbakanlık) Konya Valiliği’ne gönderilen tezkirede, Adana havalisinde bulunan bazı muhacirlerin Konya’ya gelmekte oldukları ve bunların talimatnâme mucibince icaplarına bakılması istenmiştir (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, AD, Nr. 1151, s. 240).

Silifke yoluyla Karaman’a gelen muhacirler, Karaman’da uzunca bir müddet misafireten barındırıldıktan sonra, Karaman yakınlarında ve Mut yolu üzerinde Gökçeli aşiretine ait metruk bir köy olan Gökçe köyünde iskânlarına karar verilmiştir.

Devlet bütçesinden hânelerinin inşasından sonra, kur’a ile meskenlerine yerleştirilen Kafkas muhacirlerinin teşkil ettikleri bu köy, yeniden tesmiye olunmamış ve kadim adı olan “Gökçe” nâmıyla yâd olunmaya devam etmiştir.

Kuzey Kafkasya Çerkeslerinin “Abzakh” kolundan ve “Berzeg” kabilesinden olan muhacirlerin ilk iskânları sırasında takriben 38 hânede 138 nüfus oldukları anlaşılmaktadır [1310 (1892) yılı Konya Vilâyeti Salnâmesi, s. 344).

Bunlara, daha ilk iskânları sırasında yeterli miktarda arazi tahsis edilmekle beraber, kendi aralarında parsellenip taksim edildiğinden istedikleri gibi ekip dikmeye başlamışlardır (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, DH-EO, Nr. 465-1315/430, s. 240).

Nihâyet kendi aralarında çıkan pek çok anlaşmazlıktan sonra, 1892 yılında Gökçe’ye bir tapu memuru gönderilmek suretiyle, söz konusu araziler hak sahipleri arasında taksim edilerek, tapu senetleri verilmiştir (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, DH-EO, Nr. 465-1315/404, s. 342).

Farklı yerlerde iskân olunan muhacirlerden, Gökçe’deki akrabalarını ziyarete gelip, burayı gördükten sonra beğenip, yerleşenler de olmuştur.

Köyden 1935 yıllarında ilk defa font borularla, Karaman’a su getirilmiştir. Bu suyolu yaklaşık 10 yıl Karaman’a hizmet etmiştir. Karaman’a şehir şebekesi bu tarihlerde yapılmıştır.

1945 yıllarında bu defa Gökçe suyu terk edilerek, Karaman’ın 25 km güneyindeki Lale Köyü su kaynaklarının suyu getirilmiştir.

1955 yıllarında Mehmet ARMUTLU’nun belediye başkanlığı döneminde bu su da kâfi gelmemiş ve bu defa daha önce terk edilen Gökçe suyu da şebekeye ilave edilmiştir. Bu defa suyu eskiden kullanan köylüler ile Karaman Belediyesi arasında anlaşmazlık çıkmış ve konu mahkemeye aksetmiştir. Uzun duruşmalar sonunda davayı 1970 yılında Karaman Belediyesi kaybetmiştir. Esasen su da şehrin ihtiyacını karşılamaktan uzak idi. Bunun üzerine buraya döşenmiş boşa çıkan borular Belediyece söktürülmüştür. Bu tarihten sonra derin kuyu suyu uygulamasına geçilmiştir.

Osmanlı Padişahlarından III. Murat Han çağında [8 Ramazan 982 (22 Aralık 1574) – 5 Cemazeyilevvel 1003 (16 Ocak 1595)] tahrir defterinde köyün vergi mükellefi nüfusunun 98 olduğu görülmektedir. Buna göre nüfusu tahminen 200’ün üzerinde olmalıdır.

1311 (1894) yılı Konya Vilâyeti Salnâmesi’nde (İl yıllığı) 137 kişi ve 1314 (1896) yılı Konya Vilâyeti Salnâmesi’nde 39 hânede 137 kişi kayıtlıdır.

1321 (1904) yılındaki genel nüfus kütüğü yazımına göre nüfusu 180’e yükselmiştir.

Köyün nüfusu, 1341 (1925) yılında yapılacak mebus (milletvekili) seçimi için hazırlanan nüfus defterine göre 196’dir.

1935’de 193, 1940’da 178, 1945’de 148, 1950’de 195, 1955’de 186, 1960’da 202, 1965’de 232, 1970’de 234, 1975’de 254, 1980’de 255, 1985’de 168 ve 1990’da 139 olarak sayılmıştır.

2000 yılı nüfus sayımında nüfus, köyden şehre göç nedeniyle azalarak 138’e düşmüştür.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 2007 yılında geçilen Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’ne (ADNKS) göre köyün nüfusu 61’dir.

2008’de 55, 2009’da 45, 2010’da 46, 2011’de 57, 2012’de 53, 2013’de 57, 2014’te 63, 2015’te 66, 2016’da 65, 2017’de 82, 2018’de 121, 2019’da 101, 2020’de 108 ve 2021’de 105 kişi olarak tespit edilmiştir.

61 seçmeni olan Gökçe Köyü’nde 1 Kasım 2015 günü yapılan 26. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri’nde 59 seçmen 1361 numaralı sandıkta oy kullanmıştır. 1 oy geçersiz sayılmıştır. Gökçeliler, 25 oyla en fazla AK Parti’yi tercih etmişlerdir. CHP 18 oy ve MHP 13 oy alırken, HDP’ye ise hiç oy çıkmamıştır.

Köy bürokrat, siyaset ve ilim adamı yetiştirmiştir.

6 yıl Karaman belediye reisliği yapan Ahmet Hilmi Efendi, Gökçe Köyü’nden Avar beylerinden Emirül Ümera Çerkezzâde Hacı Destan’ın oğludur. Büyük Çerkes Sürgünü’nde [1279 (1864) Kuzey Kafkasya’nın Abzah yöresinden Anadolu topraklarına göç eden/sürülen Adigeler’in Brante Ailesi’ndendir. Önceleri “Hacıbeyzâde” olarak anılan aile, Soyadı Kanunu’ndan sonra “Birand” soyadını almıştır.

Yüksek Su Mühendisi olan Remzi BİRAND [1323 (1908), Gökçe, Karaman- 8 Şubat 1966], TBMM IX., X. ve XI. Dönem Demokrat Parti Konya milletvekilliği yapmıştır. “Vatan Cephesi”nin kurucularındandır.

Tıp profesörü ve rektörlük (Ankara Üniversitesi) yapan Yusuf İzzet BİRAND [1317 (1902), Karaman-12 Şubat 1968), Cumhuriyet Senatosu İzmir üyeliği (15 Ekim 1961 – 12 Şubat 1968) yapmıştır.

Avukat olan Hüseyin Cahit YILMAZ (1927, Gökçe, Karaman- 17 Temmuz 1994), TBMM  XII. Dönem Adalet Partisi (AP) Konya milletvekilliği yapmıştır.

Hikmet Ahmet BİRAND [botanik profesörü, 1319 (1904), Karaman- 1972) ve Kâmuran BİRAND [ilâhiyat profesörü, 1330 (1915), Karaman- 1964] ülkemizin önemli akademisyenleridir.

Köy halkı Çerkeslerin Hatkolar sülâlesindendir.

Köydeki sülâleler ve aldıkları soyadları; Hamzokalar (Altun, Koyuncu, Önaydın), Habaturkolar (Aslan, Özkan), Hacıbeyler (Bırand), Çatavlar (Çatav), Şınahlar (Günaydın), Seyler (Korkmaz), Yabgakolar (Arı, Yılmaz) ve Tomukaylar’dır (Tokay) [Kaynak: Abidin ÖNAYDIN (Gökçe Muhtarı)]

Köyün muhtarı, Hasan ÖZKAN’dır [irtibat numarası: 0 (532) 782 47 43].

Köyün azaları; Yaşar KORKMAZ, Mithat ASLAN, Recep AFACAN ve Mehmet Ali KARA’dır.

Köyün eski muhtarları; Abidin ÖNAYDIN (2009-2019), Neşet TOKAY (1999-2009), Tuğrul KORKMAZ (1994-1999), Aslan CANTAŞ (1989-1994), Neşet TOKAY (1984-1989), Nadir ALTUN (1977-1984), Muhittin ARSLAN (1973-1977), İzzet ÇATAV (1968-1973), İbiş KARA (1965-1967), Salim ÖNAYDIN (1963-1964), Mehmet KOYUNCU (1962-1963), Cahit ÖZKAN (1960-1962) ve Hamit GÜNAYDIN’dır (1956).

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Nohut başta olmak üzere badem, arpa, buğday, üzüm, ceviz, dane mısır ve elma yetiştirilmektedir. 51 dekarlık alan nadasa bırakılmaktadır.

Köyün Lâle köyü ile ortaklaşa kurulan tarımsal kalkınma kooperatifi bulunmaktadır.

Köyde; dane mısır başta olmak üzere buğday, elma, kuru fasulye, fiğ, ayçiçeği, silajlık mısır, arpa, şekerpancarı, üzüm, yonca ve patates yetiştiriciliği yapılmaktadır. Sulanamayan 174 dekar arazi nadasa bırakılmaktadır.

Köyün; 47 adet büyükbaş hayvan varlığı bulunmaktadır.

Köyde orman kadastrosu geçmemiştir.

Köyün mevkiileri; Ağılönü, Aşağıağıl, Aşağıağıl civarı, Çakılaltı, Çakılpınar, Çayırlık, Çulhalı, Dadaloğlu, Değirmenkarşısı, Eskikışla, Hacıekinci, Hacımahallekuyusu, Hacımollakuyusu, Hacıyusufkırı, İnce Ahmet pınarı, İnceyer, Kara Ahmet geçidi, Köyiçi, Köyönü, Köyüstü, Kuruçay, Kurumusluk, Kuruçay, Oluklupınar, Ortaağıl, Öküzyatağı, Serçebükü, Sinekli, Tavşandeliği, Tekçakıl, Telgrafaltı, Telgrafhattı, Yukarıağıl, Yukarıağılcivarı ve Yukarıağılönü’dür.

Köyün çocukları ilk ve orta öğrenim için Lâle Köyü’nde bulunan ilk ve ortaokula taşınmaktadır.

Köyün yolu asfalt olup, köyiçi yolları parke taşı ile kaplanmıştır. Köyün içme suyu mevcut olup, kanalizasyonu bulunmamaktadır. Köyde sağlık evi/ocağı bulunmamaktadır.

Gökçe Camii; 9,80 m x 9,80 m ebadında kare plân üzerine, muntazam kesme taşla merkezi kubbeli inşa edilmiştir. Mâbedin 4 köşesinden yarımşar kubbe ile beslenen taş ana kubbesi sağırdır. Üzeri Kayseri ve Kilis mimârisi tarzında taşla kaplanmıştır. Sağına soluna, kıble tarafına ve son cemâat yerine alttan ikişer pencere açılır. Sağdaki ve soldaki pencerelerin üstünde yuvarlak birer pencere vardır. Son cemaat yerindeki üç küçük kubbesi çöktüğünden sonradan düz çatı ile örtülmüştür. Mâbedin duvar kalınlığı 1,10 m’dir. Taştan yapılmış minberinin üzerinde Kelime-i Tevhid ile H. 1226/ M. 1809 tarihi yazılmıştır. Bundan mâbedin bu tarihte tamir edildiği anlaşılmaktadır. Hiçbir yerinde yapıldığı tarihi, mimârını ve banisini gösteren bir kitâbe bulunmamaktadır. Girişin solunda 17 taş basamaklı açık hava minaresi vardır.

Köyde yer alan anıt mezar, Gökçe Köyü camisinin yakınında yer almaktadır. Bir sahsa ait bahçe içindedir. Sandukalı mezar tipindeki mezarın kaide taşları siyah renkli sert taştan yapılmıştır. Yan yüzeylerine hareketlilik kazandırmak amacıyla yapılmış silmeler mevcuttur. Ayak ve baş taşları kırılmıştır. Sarıklı baş taşında yörenin sert beyaz taşı üzerine yedi satır kabartma yazı sola eğik bantlar şeklinde yazılmıştır. Baş taşı 98 cm yüksekliğe sahiptir. Mezar 103 cm x 190 cm ölçülerindedir.

Gökçe Çamlığı; Karaman-Mut yolu üzerinde 20. km’de kurulmuş çam ağaçlarıyla kaplı bir piknik ve mesire yeridir. Şu an Karaman Belediyesi tarafından işletilmektedir.

Köyde kış aylarında “Testi” oyunu oynanır (Kaynak Kişi: S. TOLU). “Usta oyuncu odaya girer. Daha önceden odanın ortasına dar ağızlı bir testi konulmuştur.

Usta — Selâmünaleyküm.

Misafirler — Aleykümselâm.

Usta — İçinizde benimle iddalaşan var mı? (Testiyi göstererek) Ben bu destinin içine gireceğim ve içinde kırk gün oturacağım.

Diz çökerek elleriyle testiye girmek için uğraşır.

I. Misafir — Usta sende amma lâf fişekledin be. Şincik sen o destinin içine girebilirsen, ben de hevalarda uçarım.

Usta — Girerim. Girerim amma bu odada sihrimi bozan bazı gözler var, ondan giremiyorum. (Acemi iki oyuncuyu işaret ederek) Bak gördün mü? Senin gözün yeşil, senin gözünde mavi. Ben bu nedenle destiye giremiyorum.

II. Misafir — Öyleyse onların gözlerini bağla destiye gir bakalık. Nasıl gireceksin bir görelim.

Usta — Tamam, oldu. Hele şunların gözlerini bir bağlıyayım ondan sonrası goley.

Usta, iki acemi oyuncunun gözlerini mendille kapatarak bağlar. Bu işlemi sürdürürken daha önce avuç içine hazırladığı soba isi ile oyuncuların yüzlerini bir güzel boyar. Odada bulunanların gülüşmeye başlamalarından sonra hile anlaşılır. Oyun biter.”

Köyde söylenen kına türküsü aşağıdaki şekildedir:

“Yeşil ağaçta sarmaşık,

Ben sana oldum âşık.

Sen aklıma geldikçe,

Elimde kaldı kaşık.

Ben bir altın oklavıyım,

Ne yazılmaz baklavıyım.

Yârim yanağında üç gül bitmiş,

Ben onun yaprağıyım.

Çekmecenin nar kilidi,

İçerimi gam bürüdü.

Sen orada ben burada,

Genç ömrüm çürüdü.”

Karaman’ın geçmiş 50 yılı ve tanınmış kişilerini kaleme alan Hasan Hüsnü PINARBAŞI (d. 29 Ağustos 1932, Karaman- ö. 26 Şubat 1997, Karaman) Çerkeslerin at besleyip, binmeye ve avcılığa meraklı olduklarını kaydetmektedir. PINARBAŞI, Gökçe Köyü minvalinde Çerkeslerin örf, adet ve geleneklerinden de bahsetmiştir.

Çerkesler birbirlerini isimleri ile çağırmaz, taktıkları lakap ile çağırırlardı. Halalarına taktıkları Köşke ve Abzahg lakapları gibi.

Gelin, kayınbabası ya da kaynanasını dinlemeye zorunluydu. Gelin, eşinden çok kayınbabası ve kaynanasına hürmet etmek zorundaydı. Bunlar, otur demedikten sonra oturamaz, ayakta beklerdi.  Kendilerine de seslenmedikçe de konuşmazlardı. Büyüklerin yanında gelişigüzel oturulmazdı. Çocuklarını kendi adıyla isimleriyle çağıramaz, yavaş sesle ve lakaplarıyla çağırırlardı.

Erkek çocuk, evlendikten sonra çağrılmadıkça babasının bulunduğu odaya giremezdi. Babası seslenir, çağırırsa ancak gidip, oturabilirdi.

Şehirde olsun, köyde olsun Çerkesler giyimlerine dikkat ederler. Başları açık gezemezler, açık saçık, sere serpe giyineni olmazdı.

Çerkesler büyüklerine ikrâm edilmeden su dahi içemezlerdi. Bayramlarda yaşlıların evleri daha küçük yaştakiler tarafından ziyaret edilirdi.

Çerkes düğünlerini tecrübeli bir kişi yönetirdi. Bu yöneticinin çizdiği çizginin iki yanında oturan kız ve erkekler orta yere gelirler ve mızıka eşliğinde oynarlardı. Erkekler ve kızlar tek tek oynamazdı. Bu kişi oyun oynatmak istediği kız ya da erkeğin önüne gider, elindeki sopayla yere bir kişçi işareti yapardı. İşaret yapılan kimse hemen oyuna kalkardı. İşaret alanın kalkmadığı görülmemiştir.  Diğerleri onların çevresinde alkışla tempo tutarlardı. Ailesiyle düğüne katılmayanların ailelerinden izin alınıp, düğüne katılması sağlanır ve düğün bittikten sonra geriye getirilirdi.

Gerek kızlar, gerek erkekler önemli günlerinde tam takım giyinerek, davete icâbet ederlerdi. Kalpak, kaftan, gömlek ve pantolon tam eksizsizdi. Fişeklik, belde kemer, kemere takılı kama ve bıçak giyimi tamamlayan aksesuarlardı. Ayakkabıları tabansız köseleden yapılma olup, çimleri de çok hafifti.

Gelen konukları aralarında 5 dakikada paylaşıp, evlerinde misafir ederlerdi. Gökçe’deki düğünlere Sarayönü ve Ereğli’den hayli gelen olurdu. Eminler ve Mandason’dan da (Demiryurt) gelirlerdi. Çerkes mızıkasıyla daha çok Şamil, Göşevce, Vik, Kazaska havalarını çalarlardı. Evli kadınlar düğünde pek oynamaz, istisna hatır için oynadıkları olurdu. Buda alkışla, istekle ve karşısında eşi yada kardeşiyle kısa oynamak şeklinde olurdu.

Dayı, hala, amca çocukları birbirleriyle evlenemezlerdi. Çerkesler dışarıya pek kız vermezler, evliliklerini kendi aralarında gerçekleştirirlerdi. Evliliklerini 30 yaşlarında gerçekleştirirlerdi. Bunun sebebini “otuz yaşına dek tecrübe kazanırlar, her şeyin iyisini öğrenirler, birbirlerini kesinlikle mahcup etmezler” şeklinde açıklarlardı.  Evlenmelerde iki taraf bir araya gelerek, yapılacakları aralarında kararlaştırırlardı. Anlaşmaları yasa gibiydi. Çevreye söz düşürmezler, konuşmalara ana ve babalar arasında geçerdi. Geçimsizlikten ayrılan evliliklere rastlanmazdı.

Çerkesler bir araya geldiklerinde kesinlikle Türkçe konuşmazlardı. Çerkesce başlayıp, konuşurlardı. Kafkas Derneği’nin ilk genel başkanı olan Gökçe Köyü 1939 doğumlu Aslan ARI, köylerinde Çerkesce’den başka dil konuşulmadığını, kendisinin de ilkokula başladığında Türkçe bilmediğini kaydetmektedir.

Mısır unundan yapılan kaçamak, Çerkeslere mahsus hamur işi idi. Mısır unu kavrulur, su katılarak hamuru hazırlanır. Hamur bir tepsinin kenarına yerleştirilir, ortasına kuşbaşı et ya da kızarmış tavuk konularak yapılmaktadır. Kaçamağı bulgurdan da yaparlardı.

Şipsi çorbalarının tadına doyum olmazdı. Çorbaya et ve değişik şeyler katarlar. Bunlardan başka Çerkes peyniri, Çerkes tavuk dolması, mısır unundan suda haşlamalı börekleri bulunmaktadır. Pancar turşusunu da çokça yaparlar.

BİBLİYOGRAFYA:

Sevda Gürbüz, 296 Numaralı Karaman Şer’iye Sicili Çerçevesinde 1829-1832 Yılları Arasında Karaman’da Sosyal, İdarî ve Hukukî Hayat, (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya 2009, s. 161, 166, 272; İbrahim Hakkı Konyalı, Âbideleri ve Kitâbeleri ile Karaman Tarihi, Ermenek ve Mut Âbideleri, İstanbul 1967, s. 102, 292, 293; TBMM Albümü, Ankara 2010, c. 2, s. 579, 652, 734, 810; c. 4, s. 1715; Mehmet Çoraman, 280 No’lu Karaman Şeriye Sicili, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü (basılmamış yüksek lisans tezi), Afyonkarahisar 2011, s. 23, 36; Mehmet Yılmaz, Konya Vilâyeti’nde Muhacir Yerleşmeleri (1854-1914), basılmamış doktara tezi, Konya 1996, s. 158, 159; Hatem Aka, H. 1186-1190 (M. 1772-1776) Tarihli 290 Numaralı Karaman Şer’iye Sicil Defterinin İncelenmesi (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya 1994, s. 78, 81, 85, 89, 92, 94; Son Teşkilat-ı Mülkiye’de Köylerimizin Adları, Dahiliye Vekaleti, İstanbul 1928, s. 853; Osman Gümüşçü, XVI. Yüzyıl Larende (Karaman) Kazası’nda Yerleşme ve Nüfus, Ankara 2001, s. 51, 60, 181; Ahmet Cengiz, Karaman Tarihi (XVIII. Yüzyıl), Konya 2014, s. 128; Mehmet Bildirici, Tarihi Su Yapıları (Konya, Karaman, Niğde, Aksaray, Yalvaç, Side, Mut, Silifke), Ankara 2009, s. 325, 326; Mehmet Kurt, Karaman (Laranda) Çevresindeki Kaya Yerleşimleri, Konya 2012, s. 12, 62, 63; Hasan Pınarbaşı, Karaman’ın Geçmiş Elli Yılı ve Tanınmış Kişileri, Karaman ? , s. 125-126; Durmuş Ali Gülcan, Karaman Mahalle, Kasaba ve Köyleri Tarihçesi, Karaman 1989, s. 197-199; Abdullah Uysal, Necati Alodalı, Musa Demirci, Dünü, Bugünüyle Karaman Kültür-Tarih-Coğrafya, Konya 1992, s. 146, 584, 588; Mehmet Vehbi Uysal, Karaman Folkloru Derlemeler, Karaman 1981, s. 27; Özlem Varışlı Atçeken, Karaman’da Oynanan Köy Seyirlik Oyunları ve Türküleri, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya 2015, s. 100, 155; İçişleri Bakanlığı, İller İdaresi Genel Müdürlüğü, Köylerimiz (1 Mart 1968 gününe kadar), Ankara 1968, s. 230; Doğan Koçer, Karaman Temettü’ât Defterleri, Karaman 2007, c. 1, s. 83, 237; Nazmi Selcen, Türkiye’nin Sıhhi-i İctimâi Coğrafyası Konya Vilayeti, Yayına hazırlayan ve sadeleştiren: Mehmet Karayaman, Konya 2009, s. 80, 82; biruni.tuik.gov.tr/medas/?kn=95&locale=tr erişim tarihi: 05.02.2016; karaman.gov.tr/il-mahalli-idareler-mudurlugu erişim tarihi: 19.02.2016; sonuc.ysk.gov.tr/module/ssps.jsf erişim tarihi: 07.02.2016; bucivar.com/karaman/merkez/gokce erişim tarihi: 15.10.2016; www.ttk.gov.tr/index.php?Page=Sayfa&No=385 erişim tarihi: 15.10.2016; kebs.karamanin.com/web/tr/inventory/2920 erişim tarihi: 29.10.2016; www.kubbealtilugati.com/sonuclar.aspx?km=G%C3%96K%C3%87E&mi=0 erişim tarihi: 15.10.2016; www.facebook.com/notes/çerkeslerin-dünyası/aslan-ari-ile-bir-söyleşionurlu-çerkes-kimliğiyüreklerinin-bir-köşesinde-her-zam/497915140882/ erişim tarihi: 15.10.2016.

Uğur ERKÂN.