(1826-1901)

XIX. asrın son çeyreğinde Karaman ve yakın çevresi ile ilgili en detaylı bilgileri veren İngiliz din adamı ve seyyah.

6 Temmuz 1826 tarihinde Nunney, Somerset İngiltere’de doğdu. Babasının adı Robert, annesinin adı Ellen’di. 1851 yılında Oxford Üniversitesi’ne bağlı Magdalen Hall Koleji’nde eğitim aldı.

Burada dini eğitimini tamamlayan DAVIS, Mısır’a gitti. İskenderiye’deki İngiliz okul ve askeri birliğinde piskopos olarak görev yaptı.

DAVIS, 11 Nisan 1875 tarihinde arkadaşları M. ANCKETİL ve Dr. NEROUTSOS ile birlikte “Alexander” adlı bir Rus buharlı gemisi ile Mersin’e gitmek üzere İskenderiye’den ayrıldı. DAVIS, seyahati sırasında gerekli olmadıkça devlet yetkilileri ile karşılaşmamaya özen göstermiş, buna karşılık halkla samimi ilişkiler kurmaya çalışmıştır.

12 Nisan 1875’te Port Said’e, 13 Nisan’da Yafa’ya, 14 Nisan’da Sayda’ya, 15 Nisan’da Trablus’a, 16 Nisan’da İskenderun’a uğrayarak 17 Nisan’da Mersin’e ulaştı.

Daha sonra Mersin’den Tarsus, Adana ve Osmaniye üzerinden Maraş’a gitti. Oradan Kozan ve Adana üzerinden Gülek Boğazı’nı aştı, Pozantı, Ulukışla ve Ereğli’ye ulaştı.

8 Haziran 1873 yılından başlayarak İvriz, Karapınar ve Divle’yi (Üçharman) gezdi. Ereğli üzerinden Divle’ye gelen DAVIS, daha kuzeyde Akçaşehir’in güneydoğusunda ilk defa kendisi tarafından keşfedilmiş olan Serpek’e (Ambar) ulaştı. Burasının Derbe olabileceğini iddia etmiştir. Ona göre halk su kıtlığı yüzünden buradan Divle’ye göç etmiş ve bu arada Derbe adı da tahrifata uğrayarak, Divle şekliyle yeni iskân yerine aktarılmış olmalıydı.

Buradan hareket eden DAVIS, Karaağaç ve Sidevre’den (Sudurağı) geçerek Karaman’a 5-6 saatlik mesafede bulunan vadiye ulaştı. Ovadan bakınca denizden yükselen kayalık bir adaya benzettiği Karadağ’ın karşısına geldi.

14 Haziran 1875’de Karaman’a ulaşan DAVIS, Karaman ile ilgili intibalarını anlatırken, burasının uzun ve alçak bir tepenin üzerine kurulduğunu, geniş bir ovanın kenarından başlayan kasabanın kalenin civarında yoğunlaştığını bildirmektedir.

Oldukça geniş bir alana sahip Karaman’ın nüfusun az olduğunu bildiren DAVIS, çok fazla bahçe ve özellikle kavak ağacının bulunduğunu, buranın Ereğli kadar zengin olduğunu, bölgenin topraklarının önemli bir bölümünün sulandığını bildirmektedir.

DAVIS, kasabanın ovasının, eski kalenin ve buranın yıkık bölümleri ile arka kısımda yer alan dağın resmedilmeye elverişli olduğunu bildirmekte ve yaz mevsiminde burasını görme fırsatı bulduğu için kendisini şanslı kabul etmektedir.

Karaman kalesi hakkındaki izlenimlerini de eserinde aktaran DAVIS, burasının üç yüz metre yükseltiye sahip olduğunu, kalenin yontma kırmızı ve sarı kireç taşından inşa edildiğini, çok sayıda kulenin bulunduğunu, duvarlar ile iç içe çok köşeli alanlar ve meydanlar oluştuğunu, kaledeki evlerin yarısının harap vaziyette olduğunu, Türkçe kitabe bulunmasına rağmen Rumca kitabe bulunmadığını bildirmektedir.

1873-74 yıllarında bölgede ateşli sıtma hastalığının çıktığını ve birçok insanın bu nedenle öldüğünü bildiren DAVIS, Karaman’ı ziyaret ettiği 1875 yılında dahi bazı insanların açlıktan öldüğünü iddia etmiştir.

Kıtlıktan kaynaklanan olumsuzlukların bölgenin büyük bir kısmında hissedildiğini bildiren DAVIS, Karaman civarında Karadağ yakınlarında bulunan Kılbasan köyüne gittiğini, burada da kıtlıktan kaynaklanan sıkıntıların devam ettiğini, köyde daha önce 206 hane bulunurken şimdi sadece 100 ev kaldığını, bu ailelerin çoğunun öldüğünü, bir kısmının ise Adana ya da Konya’ya göç ettiğini bildirmiştir.

DAVIS, bölgede yetiştirilen hayvan mevcudunu da ayrıntısıyla aktarmıştır. Buna göre yörede bulunan 48.000 koyun ve keçiden şimdi sadece 400 adet, 500 adet öküzden sadece 100 adet, 900 buzağıdan 25 adet kaldığını, 400 adet inek sayısının ise pek değişmediğini ifade etmiştir.

DAVIS, Kılbasan köyüne vergi toplamaya gönderilen zaptiyelerin köylülere vergi borçlarını yirmi dört saat içinde ödemeleri yolundaki uyarılarına, bu sistem altında yaşamaya alışmış köylüler hiç şaşırmamışlardır. Bu şartlar altında Türk köylerindeki özellikle son on yıllık süre boyunca tahribat ve nüfus azalmasının kolay düzelmeyeceğini bildiren DAVIS, bölgede kıtlık yılları boyunca Müslümanların malı mülkü nesi varsa Ermeni ve Rum tefecileri tarafından satın alındığını dile getirmiştir.

DAVIS, Türk kilimlerinin ölçülerinin 120 cm’den 4 m’ye kadar değiştiğini, kilimlerin üç liradan başlayan fiyatlara satıldığını bildirmiştir. DAVIS’e göre kilimler bu fiyatlardan daha düşüğe de alınabilir. Özellikle Adana’da karşılaştığı Mr. Schiffmann’ın kilimlerine hayran olduğunu bildiren DAVIS, ülkede para konusunda sıkıntı olduğu için fiyatlarının son derece ucuz olduğunu, boyutları oldukça büyük bir kilimin 2 liraya satıldığını, Karaman Kilimi olarak geçen türün ise 4 lira olduğunu, kilimlerde oldukça güzel bir koyu kahverengi boya kullanıldığını ancak bunun nasıl elde edildiğini öğrenemediğini bildirmiştir.

16 Haziranda Karadağ yolculuğuna çıktı ve 17 Haziran günü Madenşehir harabelerini incelemekle geçirdi. O burada çok değişik üsluplarda ve bazıları çok mükemmel bir plân ve inşa tekniğine sahip 25-30 kilisenin varlığında söz etmiştir. Büyük bir manastır ve dini merkez olarak gördüğü Binbirkilise’yi Lystra olarak düşünmekle beraber daha kapsamlı araştırmaların sonucunu beklemek gerektiğini ifade ederek, bu konuda açık kapı bırakmıştır. Daha sonra gittiği yolu izleyerek Kılbasan üzerinden Karaman’a döndü.

20 Haziran 1875’de Karaman’dan Mut’a giderken birden patlak veren bir fırtına sebebiyle mağara şeklinde evlerin olduğu Geuezz olarak adlandırdığı köye sığındı. O buradaki mağaraların Hristiyanlık çağından önce de uzun zaman yerleşildiğini bildirir. 21 Haziran’da bu köyden hareket eden DAVIS, Gödet Köyü’nden geçmiştir.

Buradan Mut, Ermenek ve Hadim’i dolaşan DAVIS, tekrar Karaman’a döndü, buradan güneye yöneldi ve Bolkar Dağları’nı aşarak Mersin’e ulaştı. Akabinde geldiği yolu takip ederek İskenderiye’ye döndü.

DAVIS’in, seyahatları esnasında tuttuğu notlar, tasvirler ve resimleri kitap haline getirildi. Kitabı XIX. yüzyılın son çeyreğinde Anadolu’nun güneyine dair araştırmacılara kaynaklık etmektedir.

DAVIS’in izlenimleri ayrıntılı, özgün, nesnel ve objektif ifadeler içermekle birlikte Türklere bakış açısı ve değerlendirme biçimi olarak kendisinden önce var olan önyargılardan tamamen sıyrılmış değildir.

DAVIS, aynı zamanda güzel sanatlarla ilgili master derecesine sahipti. Ülkesinde 1877 yılında Ahmet Mithat Efendi’nin çıkardığı Osmanlı atasözlerinin dört yüz sayfalık tercümesi üzerinde çalıştı. Bu eserini 1897 yılında Londra’da yayınladı.

DAVIS, 1901 yılında 75 yaşında öldü.

Eserleri: Life in Asiatic Turkey a Journal of Travel in Cilicia (Pedias and Trachoea), Isauria, and Parts of Lycaonia and Cappadocia, Edward Stanford Publishing, Londro 1879; Anatolica: or, The journal of a visit to some of the ancient ruined cities of Caria, Phrygia, Lycia, and Pisidia, Grand and Co. Publishing, London 1874) ve Osmanlı Proverbs and Quaint Sayings, Sampson Low Publishing, London 1897.

BİBLİYOGRAFYA:

Edwin John Davis, Life in Asiatic Turkey, Londro 1879, s. vii-viii, 152, 245, 273, 274, 287, 293, 301, 314, 316; Ziya Kenan Bilici, “Bir Gezginin Gözüyle XIX. Yüzyılda Karaman’daki Anıtlar”, Milli Kültür, sy. 56 (Mart 1987), s. 78-81; Nusret Çam, “E. J. Davis’in Seyahatnamesine Göre 115 Yıl Önce Anadolu’dan Resimler”, Kültür ve Sanat, sy. 11 (Eylül 1991), s. 50-55; Frank Fokke Ferwerda, Mersin’i Ziyaret Edenler: Peder Edwin John Davis, Kebikeç, sy. 5, 1997, s. 221; Gürsoy Şahin, İngiliz Gezgin Edwın John Davıs’in Seyahatnamesine Göre XIX. Yüzyılın Son Çeyreğinde Adana ve Çevresi, Osmanlı Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, c. 2, sy. 2, Ocak 2016, s. 61-77; Mehmet Kurt, Antik Çağda Karaman (Laranda) ve Yakın Çevresi (Tarihî Coğrafya-Yerleşimler-Kalıntılar-Buluntular), Konya 2011, s. 17.

Uğur ERKAN.