
ÇAKILCI, Mehmed Kudsî
[1290 (1874)-1958]
Karaman müftüsü.
İsmi; Mehmed, mahlası; Kudsî, şöhreti; Muhammed (Muhsin) Efendizâde idi.
5 Nisan 1290 (20 Nisan 1874) tarihinde Bozkır’a bağlı Hocaköy’de (Sinandı) dünyaya geldi. Babası “Şeyh Hâlid” olarak bilinen Hâlid bin Muhammed Kudsî (Memiş) Efendi’dir [1257 (1842)- 1909]. Dedesi Muhammed Kudsî ya da meşhur adıyla Memiş Efendi, geçtiğimiz asrın başlarında Konya başta olmak üzere özellikle Orta Anadolu’da çok etkili olmuş bir Hâlidî şeyhidir. Sadece kendi karizması ve onlarca halifesiyle değil, ilmî ve irfanî mirasa sahip çıkan oğulları ve torunlarının çabalarıyla de geride bugün bile hissedilen bir etki bırakmıştır.
Annesinin adı Aişe Hanım’dır. Annesini küçük yaşta kaybettiğinden Zâhide Ninesi’nin elinde büyüdü.
Âilenin büyük çocuğu olarak 1 erkek (Hamdi) ve 1 kız (Emiş) kardeşi vardı.
Sıbyan mektebini köyünde okudu. 9 yaşında âilesinin Karaman’a hicret etmesi sebebiyle Karaman’da bulunan Rüştiye mektebine kaydoldu. Buradan “a’lâ” derece ile mezun oldu [22 Şa’bân 1304 (15 Mayıs 1887)].
Rüşdiyeyi bitirdikten sonra, Karaman ve Konya medreselerinde “ikmâl-i nüsah” ederek, klâsik usuldeki medrese tahsilini tamamladı.
Konya’da bulunan Bekir Sâmî Paşa (Paşadairesi) Medresesi’nde Amcası Hasan Kudsî Efendi’nin rahle-i tedrisinden geçti. Bu zât, ilmî ve tasavvufî mevkii yanında iyi bir hattat ve neyzendi.
Talebelik yıllarında diğer amcası Muhammet Bahâüddîn Efendi’den (Konevî) Tarîkat-ı Nakşîbendiyye’nin Hâlidî kısmının hilâfatnâmesini aldı [19 Şevval 1316 (1 Mart 1899)].
22 Ağustos 1317 (4 Eylül 1901) tarihinde, nazarî, amelî, usûle ve furûa dair (bütün) ilimleri, hususen de Peygamberimiz (sav) hadis-i şeriflerini kendisinden rivayet etmek üzere icazetnâme verildi.
Böylelikle ilmî kimliği tasavvufî kimliği ile meczolmuş oldu.
Ayrıca 16 Cemaziyelahir 1319 (30 Eylül 1901) tarihinde Hemziyye ve Mudariye (Râiyye); 16 Cemaziyelevvel 1324 (8 Temmuz 1906) tarihinde ise ayrı ayrı olmak üzere; Sahih-i Buhârî, feraiz ve hisâb, Kasîde-i Bürde, Delâilü’l-hayrât ve Câliyetü’l-ekdâr okuma ve okutma icazetnâmelerini aldı.
32 yaşında Karaman’a avdet etti. Babası Hâlid Efendi’nin postnişin ve müderris olarak vazife yaptığı Ketenci Baba Medresesi (Ketâne Câmii) ve Zâviyesi’nde vazife aldı. Postnişin makamına babasının vefat tarihinden sonra geçti. [7 Mayıs 1325 (20 Mayıs 1909)].
35-37 yaşlarında Yemenici Hacı Müezzin’in kerimesi Ayşe Dudu Hanım’la izdivaç yaptı. Bu izdivaçtan biri kız (Vasfiye) ve 2 erkek (Said ve Ahmed) olmak üzere 3 evlâdı oldu.
İzdivacından sonra bir süre ticaretle iştigal etti. Kardeşi Hamdi Efendi’yle birlikte manifatura dükkânı açtı. Dükkânda sadece kumaş değil, altın alışverişi de yaptılar. Sermaye hususunda kayın pederi Yemenici Hacı Müezzin’in desteğini aldı. Evlatlarının kunduracı olmalarında da dedeleri tesirli oldu.
Bu arada Karaman’daki camilerde vaazı nasihatlarda bulundu. Bu vaazlar şöhretini artırdı.
Karaman müftüsü ve aynı zamanda Halvetî tarikatı halifesi olan Hadîzâde Mustafâ Efendi’nin “İttihadçı olduğu ve halkı ifsad ettiği” iddiasıyla azledilmesiyle müftülük makamı boşaldı. Münhal olan makam için kaymakamın çağrısıyla 3 adet namzedin belirleneceği bir seçim yapıldı. Karaman’daki müderrisler, imamlar ve müezzinler re’y-i hafî (gizli oy) kulandılar. Seçime davet edilen 68 kişiden 52’si davete icabet etti. 12 Mayıs 1335 (13 Mayıs 1919) tarihinde yapılan seçimde kendisine 41 re’y çıktı. Birinci derecede ihraz-ı ekseriyeti sağlamıştı. Konya Valisi Cemâl Bey’in teklifiyle de 800 kuruş maaşla Karaman müftülüğüne tayin edildi [10 Ramazân 1337 (9 Haziran 1919)].
Konya’da kuvayı millîye muhalifi isyanlar (Bozkır ve Delibaş) hayatını menfî yönde etkiledi. Bu isyanların arka plânında amcası ve şeyhi olan Muhammet Bahâüddîn Efendi’nin oğlu Zeynelabidin Efendi’nin bulunduğu iddiasıyla takibata uğradı. Aslında siyasetle ilgisi olmamıştı ve içe dönük bir yaşantısı vardı. Zeynelabidin Efendi’nin Karaman’a geldiğinde kendisi ve kardeşi Hamdi Efendi’yle görüşüyor olması bu takibat ve suçlamanın sebebi sayılmıştır.
İsyanın bastırılması, sorumluların takibata uğraması sürecinde kardeşini de yanına alarak, “başlarına bir devlet gazabının gelebileceği” endişesi ile Karaman’dan firar etti. Karaman’ın Masdat (Muratdede) ve Bardas köylerinde saklandılar. Karaman’ın köylerinde saklanmanın güvenilir olmadığını anlayınca Anamur’a geçtiler. Gizli yollarla tekrar Karaman’a döndüler. Kardeşinin ve akrabalarının evinde saklandı. Bu saklanma dönemi 3-3,5 sene civarında sürdü. 7 Ocak 1924 tarihinde genel af ve Yüzellilikler listenin yayımlanmasından sonra kaçaklık dönemi sona erdi.
Tekke ve zâviyelerin kapanmasıyla birlikte tasavvufî faaliyetlerini büyük bir gizlilik içinde ve sınırlı bir çevre bünyesinde sürdürdü. Evinde idare ettiği hatm-i hacegân meclislerine zaman zaman sayıları otuza ulaşan müridi katılmaktaydı. Bunların arasında oğulları da bulunmaktaydı.
Hatm-i hacegân sırasında beyaz çakıl taşları kullanması sebebiyle adı Çakılcı Şıh’a (Şeyh) çıkmış ve bu lakâbla tanınır olmuştur. 21 Haziran 1934’te çıkarılan 2525 sayılı Soyadı Kanunu ile “Çakılcı” soyadını aldı.
Gerek hanesini ve gerekse her gün öğleden sonra uğradığı oğullarına ait ayakkabı dükkânını birer irfan yuvası haline getirdi. Hoş sohbet olup, evde ya da cuma günleri dükkânın üst katında yer alan yazıhanede sohbet etmeyi sürdürdü. Bir kısım çarşı esnafı da bu sohbetlere düzenli devam etmiş, çoğu esnaf da kendisini ziyaret etmeye ve duâsını almaya çalışmıştır.
1945 senesinde oğlu Said ve bazı dostlarıyla hacca gitti. 1952 yılında âile ferdleriyle birlikte Bozkır Hocaköy’de sılayı rahim yaptı.
Çok sevip saydığı eşi Ayşe Dudu Hanım’ı 1954 yılında kaybetti. Bu müfarakat, onu derinden etkiledi. Büyük torunu Saime, dedesinin odasında tek başına otururken, “Ayşe, beni de al yanına!” diyerek ağladığına şahit oldu.
Vefat edinceye kadar sükûnet içinde bir hayat sürdü. 6 Mayıs 1958 tarihinde 84 yaşında iken vefat etti.
Karaman halkı kendisini bir âlim, bir müftü ve hasbelkader devletle karşı karşıya gelmiş bir çilekeş, her şeyden önce “Çakılcı Şıh” olarak hatırlamaktadır.
2014 yılında Şair ve Yazar Ahmet Murat ÖZEL, çok özel bir çalışmaya imza atarak onun hayatını gün yüzüne çıkardı. ÖZEL, çalışmasında arşiv belgelerine dayanan bazı önemli bilgiler yanında, son şahitlerin hatıralarını da değerlendirdi.
BİBLİYOGRAFYA:
Bursalı Mehmet Tâhir, Osmanlı Müellifleri, İstanbul: 1333, C. I, s.170; Hüseyin Vassaf, Sefine-i Evliya, C. II, s. 306; İsmail Bilgili, Müderris Hasan Kudsî Efendi ve İcazetleri, Konya: 2012, s. 38, 81; Durmuş Ali Gülcan, Geçmiş Yılların Karaman Müftüleri ve Belediye Başkanları, Konya 1996, s. 63-65; Mehmet Ali, Kırboğa, Karaman ve Konya Civarı Hocaları Silinmeyen Simalar, İstanbul 2012, s. 192-194; Ahmet Murat Özel, Karaman Müftülerinden Şeyh Mehmed Kudsi Çakılcı (Ö. 1958), Karaman: 2014, s. 1-70; Kâmil Uğurlu, Karaman Şehrengizi, Konya 2007, s. 238,239; Hasan Pınarbaşı, Karaman’ın Geçmiş Elli Yılı ve Tanınmış Kişileri, Karaman ?, s. 80-82; http://karamanmuftulugu.gov.tr/tr/Sayfa.asp?islem=2&SayfaNo=42 Erişim Tarihi:03.01.2016.
Uğur ERKÂN.