Masasındaki bir istidâ [dilekçe] Konya Maârif Müdürünün nazar-ı dikkatini celbetti. 6 Eylül 1340 (1924) tarihli istidânın altına yaşları birbirinden farklı beş çocuğun vesikalık fotoğrafları iliştirilmişti.

Okumaya başladı:

Konya Maarif Müdürü canibi âliyyesine.

Maruza-i acizanemdir.

Sevgili maarifimizin 15 senelik emektarıyım. Elyevm 700 kuruş maaşı aslisi almaktayım. Yedi nüfus ailem var. Aldığım bu maaşla ailemi idare etmekten acizim. Âcizane kıymetini takdir ettiğim bu büyük ve şerefli meslekte devam edebilmek için hal ve istikbalde yedi neferden ibaret aileme mümkün mertebe ihtiyacını temin edebilmesi ile kabil olabilecektir. Refah ve saadetimizi mümkün olan şu güzel Hükümet-i Cumhuriye’mizde[1] kendim ve ailemin çokluğu nispetinde maaşıma zam [icrâ] buyrulmasını arz ve istirham eylerim, Efendim.”[2]

İstidânın sahibi Karaman Menbaı İrfan Mektebi[3] muallimi Abdülgaffar Bey idi.[4]

O günün Karaman’ında birçok devlet me’mûru gibi o da geçim sıkıntısından muzdaripti. Maaşına zam yapılmasını istemesi vaziyetinin vahametini gösteriyordu. Bu yüzden çocuklarının[5] fotoğraflarını da istidâsına iliştirmekte bir beis görmemişti.

Oysa, 25 Teşrinievvel 1325 (7 Kasım 1909) tarihinde Ereğli Kazâsı Osmaniye (Ayrancı Derbendi) Nâhiyesi İptidâî Mektebi’nde muallim olarak göreve başlamış. Bu vazifede iken 250 kuruş maaş alıyor ve maaşı ahali tarafından ödeniyordu. 1 Eylül 1333 (1917) tarihinden itibaren maaşına zam yapılarak Muhasebe-i Husûsiye[6] tarafından verilmeye başlanmıştı.[7] 

Yıllar ne çabuk geçiyordu. Karaman’daydı ve artık 7 boğaza bakıyordu.

1926’da Karaman Şemsü’l-Maarif Mektebi[8] başmuallimliğinde bulundu. 15 Ağustos 1926’da Karaman Kız Mektebi’ne başladı. 1 Ağustos 1927’de Ilgın Argıthan İlk Mektep başmuallimliğine atanınca Karaman’dan ayrıldı.

***

Zor günlerden geçilmişti. Konya Vilâyeti Hususi İdâresi de çaresizdi. Çok geniş bir coğrafya. Mekteplerin tadilat ve tamiratına yetişemiyordu. Leyli [yatılı] talebelerin iaşe masarifini bile karşılayamıyordu. Öyle ki muallimlerin maaşlarını dahi ödemekten acizdi.

Öyle ki muallimlerin “zaruretle savaşmak”tan, “cehâletle savaşmaya” mecali kalmıyordu.

Bu vaziyet ecnebi [yabancı] mütehassısların nazarından kaçmamıştır. Mesleğine düşkün muallimler bile bütün fikirlerini ve kalplerini işlerine veremiyorlardı. Derdi maişet [geçim derdi] ve borçlarını ödemekle çok meşgul olduklarından, maârif meselesine ve kendilerini geliştirmeye duydukları ilgiyi ikinci plâna itiyorlardı. Maaş konusu Türk maârifinin merkezindeydi. Maârif ve Maliye Vekillikleri [Bakanlıkları] temsilcileri ile muallim cemiyetlerinden, vilâyet maârif me’mûrlarından oluşacak bir komisyon tarafından hayat pahalılığında muallimlere yardımcı olacak acil tedbirler (bedava ulaşım, ucuz ibate, yakıt yardımı, v.s.) hayata geçirilmeliydi.[9]

1925 yılında Türkiye’ye gelen Alman Ticâret ve Sanayi Nezâreti Müşaviri Dr. Alfred Kühne de muallim maaşlarının yeterli olmamasını büyük bir tehlike olarak görmüş, tekâlif-i hayat ile muallim ücretleri arasında bir denge kurulmasını tavsiye etmiştir.[10]

İlk ve orta mektep muallimlerinin maaşları ve gelirleri, ancak 22 Mart 1926 yılında Maârif Vekili [Millî Eğitim Bakanı] Mustafâ Necâti zamanında çıkarılan 789 numaralı Maârif Teşkilâtına Dair Kânûn’un 9-19 uncu maddeleriyle tanzim edilebilmiştir.[11]

Tanzim edilmiş edilmesine de.

Muallim maaşları niye verilmiyor?

Karaman’dan yazılıyor; (Bir kariimizin [okuyucumuzun] mektubundan hulâsa suretile [özetiyle]) muallim maaşları muntazam verilmiyor. Her muallimin yüz ellişer liraya yakın alacağı vardır. Geçen seneki mayıs maaşları bile duruyor. Buna bu seneki haziran maaşları da inzimam etmiştir [eklenmiştir]. Babalık gazetesinin muallim maaşları muntazam tediye olunduğu[ödendiği] hakkındaki neşriyatı hilafı hakikattir [gerçekle bağdaşmamaktadır]. Hatta Babalık’ın bu haberi dahi tekzip olunmuştur [yalanlanmıştır].

Senei maliyenin birinci ayı geçmek üzere olduğu halde maaş havalesi gelmemiştir. Karaman muallimleri muhtacı himaye bir haldedirler. Merci inin nazarı dikkatini celbederiz.[12]

Vâziyet çok vahimdi. 13 Nisan 1335 (1919) tarihinden itibaren Konya Sanayi Mektebi’nde tarih ve coğrafya muallimi olarak göreve başlayan Celâleddîn Alî Bey[13], o günleri şöyle anlatmaktadır:

10-12 sene bu vazifeyi ifa ettik. O zamanlarda da bu günkü zeki ve kıymetli muallimler müstait ve çalışkan genç talebeler mektebi adeta istila etmişti. Ancak şimdikiyle farkımız Vilâyet hususi idaresi emrinde olan bu yuvanın muallimleri olan bizler aylarca maaş alamıyor 140-150 yatılı talebe eksik gıdalanıyordu.[14 ]

***

Öğretmen maaşlarının genel bütçeye aktarılması biraz zaman almıştır. İlköğretim giderlerinin ve öğretmenlerin maaşlarının devlet bütçesinden ödenmesi ise ancak 30 Ocak 1948 tarihinde çıkarılan “Özel İdarelerden Aylık Alan İlkokul Öğretmenlerinin Kadrolarının Millî Eğitim Bakanlığı Teşkilatına Alınması Hakkında Kanun”un 3 üncü maddesi ile sağlanabilmiştir.[15 ]

Artık öğretmenler maaşlarını düzenli almaya başlamıştır başlamasına da. Kühne’nin ifâde ettiği gibi tekâlif-i hayat ile muallim ücretleri arasında bir denge bir türlü kurulamamıştır.

Uğur ERKÂN

________________________________________________________________

[1] 13 Mart 339 (1923) yılında kabul edilen Orta Tedrisat Muallimleri Kanunu ile, orta mektep muallimlerinin özlük hakları, maaşları, atamaları gibi pek çok konu düzenlenmiştir. Bu kanunun çıkarılması sırasında Vasıf Bey, muallimliği tanımlarken sadece orta mektep muallimlerinin değil, bütün muallimlerin göz önüne alınması gerektiğini söylemiştir. [TBMM, 29.11.1923 (D: 2, C: 3, B: 59, S: 661)]

[2] Konya İl Millî Eğitim Müdürlüğü Özlük Arşivi, KMEM3-87; ÇELİK Ahmet, “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Öğretmenlerimiz: 1, Gaffar TOTAYSALGIR (1877-1950)”, Merhaba Akademik sayfalar, Cilt: 16, Sayı: 29, Konya: 2016, s. 436; ÇELİK Ahmet, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Konya Öğretmenleri, Konya: 2020, s. 77.

[3] 1327 (1909) yılında açıldığı ve 1340’da (1922) 6 sınıflı olduğu ve 100 kadar talebesinin mevcut olduğu belirtilmektedir. Mektebin kazâdaki tek numune mektebi olduğu, aynı sene 4 muallimin alındığı ve yerine iki muallimin verildiği bilgisine ulaşılmaktadır. (Sapancalı Hasan Hüsnü, Karaman Ahval-i İçtimaiyye Coğrafiyye ve Tarihiyyesi, Yayınlayan: İbrahim Güler, Ankara: 1993, s. 85).

[4] Soyadı Kanunundan sonra “TOTAYSALGIR” soyadını aldı. [1294 (1877)- 1950] Öğretmen. Kırım’ın Yalta kazâsı Avcuköyü’nde doğdu. Babası Totay Osman Mirzâ oğlu Abdülcelil Ağa’dır. Annesi Zeliha Hanım’dır. İlk öğrenimini Avcuköy ve Özenbaş köylerinde okudu. Yalta’da 6 senelik “Zenmski Skola” adındaki Rus okuluna 3 yıl devam etti. Daha sonra askere alındı ve terhis olduktan sonra Kırım’a döndü. Rus yönetiminin baskıların sonucu ailesiyle birlikte 8 Nisan 1319 (21 Nisan 1903) tarihinde Kırım’dan Türkiye’ye göç etti. 20 Nisan’da (3 Mayıs) İstanbul, İzmit üzerinden Konya’ya geldi. Önce Gemalmaz Mahallesi’nde bir eve yerleştirildi. Burada birkaç ay özel ders aldı. Hükûmet tarafından 30 Mayıs’ta (12 Haziran) Ereğli- Osmaniye (Ayrancı Derbenti) Nâhiyesi’ne iskân edildi. Orada bir müddet imâmlık yaptı. Mahalle mektepleri kalkınca imamlığı bıraktı. 19 Teşrinisânî 1319 (2 Aralık 1903) tarihinde okur-yazar olduğu için Ayrancı’da ekmek tevzi memuru olarak çalışmaya başladı. Yapılan öğretmenlik imtihanını kazanarak 25 Teşrinievvel 1325 (7 Kasım 1909) tarihinde Ereğli Kazâsı Osmâniye (Ayrancı) Nâhiyesi İptidâî Mektebi’nde muallim olarak göreve başladı. Bir müddet sonra almış olduğu ehliyetnâmeyi kaybettiğinden dolayı Konya’ya gelerek Dâr’ül-muallimin’de bir heyet önünde yeniden imtihân edildi ve “âlâ” derecesiyle başarı göstererek 1326’da (1910) oldu ve “Mekatib-i ibtidaiye muallimlik ehliyetnâmesi” almaya hak kazandı. 10 Nisan 1335 (1919) tarihinde Karaman İdâdîsi ilk kısmında muallimliğe başladı. 1 Ekim 1335’de (1919) Karaman İdâdîsi baş muallimliğine terfi ettirildi. 1 Mart 1338 (1922) tarihinde Karaman Membaı İrfan Mektebi’ne başladı. 1926’da Karaman Şemsülmaarif Mektebi başmuallimliğinde bulundu. 15 Ağustos 1926’da Karaman Kız Mektebi’ne başladı. 1 Ağustos 1927’de Ilgın Argıthan İlkokulu başmuallimliğine atandı. 21 Ekim 1933’te Konya merkez Taşra Karaaslan köyü ilkokuluna atandı. 24 yıl 9 aylık bir muallimlikten sonra 14 Ekim 1934 yılında yaş haddinden dolayı emekliye sevk edildi. Emekli olduktan sonra bir müddet Konya’da ikâmet etti. 1939 yılında geçim sıkıntısından dolayı Nisan ayında Ayrancı‘ya gitti. 15 Eylül 1950 tarihinde Ayrancı‘da vefat etti. Rusça ve Fransızca bilen TOTAYSALGIR, kanun çalıyordu. Vazife yaptığı yerlerin anıtları, etnografyası, halk edebiyatı, yer isimleri ve halk inanışları gibi birçok konu üzerinde araştırmalar yaptı. Dikkatli ve titiz bir araştırmacı olan, Gaffar Bey’in derleme işlerinde gösterdiği üstün gayretleri Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 17 Eylül 1933 tarihli bir yazı ile takdir edildi. Karaman, Aksaray, Akşehir, Ilgın, Ereğli, Ayrancı, Kadınhanı, Bozkır, Mut, İshaklı gibi köy ve ilçelerin tarihini yazdı. Halkevlerinin faaliyetlerine de katılan TOTAYSALGIR’ın Konya Halkevi dergisinde, Babalık ve Ekokon gazetelerinde çok sayıda makalesi yayınlandı. Yayınlanmış eserleri şunlardır: Konya’da Eti Tapınakları, Eflatun Pınarı (Konya, 1935); Konya’da Eti Tapınaklarından Gargara İkizin Eti Tapınağı (Konya, 1936); Konya Eti Tapınaklardan Siella Eti Tapınağı (Konya, 1937); Saideli (Konya, 1939); Karaman (Konya, 1944); Aksaray Vilayeti Dâhilinde Türk Eserleri (Konya, 1930). Yayınlanmamış bazı çalışmaları ise şunlardır: Sultanhanı köyü ve Sultanhanı, Akşehir İlçesinde Aramalar, Ilgın İlçesinde Aramalar, Türk Mezarları, Ayrancı’da Etiler, Ahiler, Çukurbağ (Ma-gırı-as) Balgason Köyü ve Habiller Köy Yakınlarında Eti Tapınakları, Aksaray Vilayeti, Pratik Bahçecilik. [ÇELİK (2020), a.g.e, s. 76-79; CİRTİL Saim, “Gaffar Totaysalgır (1882-1950)” SÜ Edebiyat Dergisi, 1992-1993, Sayı: 7-8, s. 239-240].

[5] 1322 (1906) yılında Lâtife Hanım (v. 14 Eylül 1956) ile olan izdivacından 5 çocuğu oldu. Osman [Öğretmen, 1326 (1910)-2008]; Yımaz (Argıthan’da vefat etmiştir); Necibe (NEYİŞÇİ, 1333 (1917)-1993]; Hasan [Muhasip, 1340 (1920)-1991; Turan [Hemşire, 1925-2005) (TUTAYSALGIR Gaffar, “Dedem Gaffar TUTAYSALGIR”, Merhaba Akademik sayfalar, Cilt: 16, Sayı: 29, Konya: 2016, s. 444; ÇELİK (2020), a.g.e, s. 78).

[6] 1329 (1913) yılında kabul edilen İdâre-i Hususiye-i Vilâyat Kânûnu ile beraber vilâyetler mahallî hizmetler bakımından idârî özerkliğe kavuşmuş, malî özerkliği de beraberinde getirmişti. Vilâyetler kendi gelir ve giderlerini tutmasıyla birlikte merkezi bütçeden bağımsız bütçeler oluşturuyordu.  Her vilâyetin tahsildârları tarafından halktan vergi toplanıp, kendi sınırları içinde çalışan memurların maaşları ödeniyordu. Mekteplerde görev yapan muallimlerin maaşları ve mekteplerin inşaat, bakım ve tadilât masrafları, vilâyet bütçesinin adi bütçe masrafları kısmından karşılanıyordu. (TORUN, Sadık Fatih. “1913 Tarihli İdare-i Hususiye-i Vilayat Talimatnamesi’ne Göre Vilayet Bütçelerinin Yasalaşması”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, Ankara: 2018, Cilt: 58, sayı: 1, s. 59-81). 11 Teşrinievvel 1329 (24 Ekim 1913) tarihinde çıkarılan ve Cumhuriyet Dönemi’nde de uygulanmasına devam edilen Tedrisât-ı İptidâîye Kânûn-ı Muvakkati’nin 66 ve 67 nci maddelerine göre; devletçe gerekli görülen yerlerde açılan ilk mekteplerin masarifi kısmen veya tamamen devlet bütçesinden, diğer bütün ilk mekteplerin masarifinin tamamı, ilk mektep muallimlerinin ve me’mûrların maaşları, ilk mektep müfettişlerinin harcı rahları, ilk mektep talebelerinin iâşe ve ibâte gibi bütün masarifiyle, ilk mektep kütüphanelerinin ve fakir çocukların kitap masarifi vilâyet bütçesinden karşılanacaktı. [ORTAK, Şaban. “İlkokul Öğretmenlerinin Maaş Sorunu ve İlk öğretmen Grevi (1920), Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Atatürk Dergisi, 2003, cilt: 3, sayı: 4, s. 223]

[7] ÇELİK (2020), a.g.e, s. 76.

[8] 1321’de (1903) 1 muallim ve 60 kız talebe tahsil görmekte olup, toplamda 60 talebe mezun olmuştur [Konya Vilâyeti Sâl-nâmesi, 1322 (1904), s. 701]. Bir sene sonra kız mektebi olarak tahsis edilmiştir. 1338 (1922) yılında 6 sınıf ve 100 kadar talebesinin mevcut olduğu ifade edilmiştir. Mektepte 3 muallime vâzife yapmakta olup tasarruf tedbirleri yüzünden 3 muallimenin de görevden alındığı görülmektedir. (SAPANCALI, a.g.e., s. 86).

[9] 1340 (1924) yılında eğitim sorunlarını belirlemesi amacıyla davet edilen Amerikalı Prof. Dr. John DEWEY (1859-1952) tarafından hazırlanan rapor için bkz. DEWEY, John. Türkiye Maârifi Hakkında Rapor, İstanbul: 1939, s. 16).

[10] AYDIN, İsmail. Dünden Bugüne Öğretmenler (1965-2005), Ankara: 1999).

[11] Resmî Gazete’nin 3 Nisan 1926 tarihli ve 338 sayılı nüshası.

[12] Cumhuriyet Gazetesi 9 Ağustos 1931 tarihli nüshası.

[13] Soyadı Kanunundan sonra “İMER” soyadını almıştır [1301 (1885-1955)]. Talebeleri ona “Vatanperver Celâl Hoca” diyorlardı. Konya Ereğli’de doğdu. Babası mesnevîhân ve İstanbullu çelebîlerden Sâlih Bey’in oğlu Alî Çelebî’dir. Annesi, Sultan Abdülmecid Han dönemi binbaşılarından Hâcı Mustafâ Ağa’nın kızı Huriye Hanım’dır. İlk tahsilini Mevlânâ Dergâhı yakınlarındaki Çelebî çocuklarının okuduğu ilk mektepte gördü. Ardından Konya İdadisi’nde leylî okudu. Konya Hukuk Mektebi’nin ikinci sınıfından ayrıldı. Ereğli’ye döndü. İhtiyat zabiti olarak Trablus’a gideceği sırada Harb-i Umûmî patlak verince Şark-Kafkas cephesine gönderildi. Ali İhsan Sabis Paşa komutasındaki 6. Ordu’ya katıldı. Beş yıl bu cephede başarılar gösterdi. Konya’ya dönüşünde cephedeki gayretlerine karşı altın madalya ile ödüllendirildi. Terhis olunca orta tedrisat muallimlik imtihânına girerek, şehâdetnâme aldı. Sanayi Mektebi’nden sonra Dârü’l-hilâfe Medresesi, Askeri İdâdî, daha sonra Konya Dârü’l-mualliminde tarih ve coğrafya muallimliği yaptı. Konya Öğretmen Okulu’nda görevli iken bu okulun 1935’te yılında Adana’ya taşınması üzerine 1 Mart 1936’dan itibaren Konya Lisesi’nde tarih muallimi olarak devam etti. 13 Temmuz 1950’de yaş haddinden dolayı emekli oldu. 3 Aralık 1955’te Konya’da vefat etti ve Üçler Mezarlığı’na defnedildi. [ÇELİK (2020), a.g.e, s. 134-140].

[14] Yeni Konya, 4 Mart 1953 tarihli nüshası.

[15] Resmî Gazete’nin 2 Şubat 1948 tarihli ve 6821 sayılı nüshası.