935’in kış ayları.
Karaman’ın tanınmış eşrafından Tartanzâde Hâcı Sâmî Efendi,[1] altmışına merdiven dayamıştı. Mahdumunun uzattığı gazeteyi[2] eline aldı. Hızlı hızlı sayfalarını çevirdi. Gözü, altıncı sayfadaki bir habere takıldı. “Türkiye’nin en büyük şellâlesi”[3] başlığını taşıyan haber, “Göksu deresi üzerindeki şelaleden 13,000 beygirlik bir kuvvet alınabilir.” şeklinde devam ediyordu.
Kafasını gazeteden kaldırdı. Hayatı bir film şeridi gibi gözlerinin önüne geldi.
Aladağ’da[4] tabiât yeni canlanıyordu. Üç at ve iki katır coğrafyanın muhalefetine rağmen derin vadilerde yol alıyordu.[5] Göksu ve Karasu’yun vuslat bulduğu yere gelmişlerdi.
Havası, suyu ve manzarası ecnebi misâfiri[6] mest etmişti.Güzel ve heybetli şelâleyi görünce gayri ihtiyari ağzından “Meine Güte”[7] cümlesi döküldü.
Mihmandar söze karışarak, Karasu’yun Göksu’ya kavuşmak için süratli bir şekilde aktığını ifade etti.[8] Membaının simsiyah olduğundan bahsetti. İçimi iyi değildi. Ancak cilt hastalıklarını giderdiği söyleniyordu. Geçtiği yerlerde teressübat yaptığı gözle görülüyordu.
Buna mukabil Göksu öyle mi?
Duru, soğuk, müdrir ve hâzım idi.
Göksu ve Karasu Yerköprü’de birleşiyor ve 60-70 metre yüksekten çağlayanlar yaparak akıyordu. İki tarafında 1.000-1.500 metre kayalıklar bulunan bir vâdiden garbe akarak sonra şarka dönüyor ve Ermenek Çayı’nın da birleşmesiyle gittikçe çoğalarak hemen hiç istifade edilmeden Akdeniz’e dökülüp gidiyordu.
Kafasını sallayarak mihmandarın söylediklerini teyit etmişti. Bir ara ecnebi misâfirle göz göze geldiler. Onun kendisine “Su akar, Türk bakar.”[9] diyerek baktığını düşündü. Ama o “Su akar, Türk yapar” düşüncesindeydi. Bunu tanıştıklarında sorduğu suâllerle belli etmişti. Kendisinin teknik bilgi ve engin tecrübesinden istifade etmek isteğine müspet cevap vermişti.
Değilse tekerleğin değmediği bu yere at sırtında yapılan bu yorucu seyâhate katlanılır mıydı?[10]
Karlar eriyordu, burada suyun debisini[11] hesap etmeye çalıştılar. Ayrıca su gözlerine farklı renklerde demet yapılmış ekin saplarını bırakıp, suyun akış yönünü saptadılar.[12] Ecnebi misâfir, kroki ve çizimlerini itina ile kâğıda aktardı. Daha sonra aynı ameliyeyi bir kez daha tekrarladılar.[13]
***
Hâcı Sâmî Efendi, o zaman için bu “çılgın proje”yi çevresine anlatmakta ve ikna etmekte muvaffak oldu.[14] Kumpanya’daki[15] ortaklarına birkaç kişi daha ilâve etti.
Lâzımgelen projeyi bil-ikmal (tamamlayarak) Nafia Nezâretine[16] müracaat ettiler.
Konya ve Karaman şehirleri civarında tenvir-i elektriği tesis için iptidaî proje hakkındaki rapor[17] şu şekilde idi:
“İşbu şelâle, gerek tabiat nokta-i nazarından gerekse Konya Karaman civarında elektrik hususunda bahşedeceği fevâid (faydalar) cihetinden (yönünden) bir harikadır.
Cibal-i mürtefia (yüce dağlar) arasında 850 metre irtifâda (yükseklikte) tabiî bir havuz bir teşkil eden işbu şelâleye, evvel-emirde (ilk önce) Göksu ırmağının sularıyla dağın böğürlerinden nebean (fışkıran) eden bir mâ-i câri (akarsu) ve bir de Küçükçay’a karışan ve şelâlenin takriben 150 metre mesafesinde bulunan diğer üç fevvâreler (fıskiyeler) cereyan etmektedir.
J.I. Makta-i tûlânîsinde (boyuna kesit) görüldüğü üzere Göksu suları şelâlenin önünde vaki cism-i küllî (bütün varlığı) önünde tevakkufa (beklemeye, durmaya) mecbur olduğu bir mecrâ-yı tabiî (tabiî akış) vasıtasıyla yavaş yavaş işbu cism-i nüfuz (varlığına işleyerek) ile dakikada 560 metre mik’âbı (küp) girdaba süzülüp gider.
Karasu ve suları dahi dağın böğürlerinden nebean eder ve dakikada 280 metre [mik’âbı] su girdaba dökülür. Velhasıl iş bu fevvâre de işbu şelâ[le]-i mühimmeye dökülür. 1917 Teşrinîevveli’nin (Ekim) 29’uncu akşamı Göksu’dan dakikada 560 metre ve Karasu’dan 280 metre menbalarından dakikada 52 metre ki cem’an (toplam) lâ-akal (en azından) 858 metre mik’âb su cereyan etmektedir.
Mevsim-i baharda karların eridiği zaman suların mikdarı tekessür (çoğalarak) edeceği fal olmakla beraber Göksu sularının şelâlelerinden girdaba doğru nüfuz eylediği tahte’l-arz (yeraltı) mahzeni[ni] sedd edip ziyade maarif-i ihtiyar edilmeksizin cesim (büyük) bir havuz teşkiliyle mikdar-ı mezbur (zikredilen miktar) tezyid (artabilir) edilebilir. Filhakîka (doğrusu) karların eridiği zaman mezkur mahzenin ağzı yavaş yavaş yükselerek cesim bir havuz teşkil eden ve fazlası Karasu’ya dökülen Göksu sularını boşaltmaya kifayet edemez. Ol zaman girdab suları şimdiki zeminden beş metre kadar tereffu eder (yükselir). Demek oluyor ki Göksu’yun tabiî yatağında 25.000 metreden ziyade büyük su bulunacağı hesab olunabilir ki bundan fazlası bir kanal vasıtasıyla ileride yapılacak bazı îmâlâtı sınâîyyeden (sanâyi üretim) uzakca göl sularına ilhak edilebilir (katılabilir).
Krokinin M. noktasında yani girdabın boğazını teşkil eden noktada bir [baraj] inşa edildikde 10.000 metre mik’âbı mütecaviz bir mikdar yedek su daha elde edilebilir ki cem’an 35.000 metre mik’âbı ve bu ise projenin tedkiki esnasından daha ziyade tezyid olunabilir.
Bâlâda (üstte) beyân olunduğu üzere üç ma-i carinin (akarsuyun) mikdarı 388 metre mik’ab olup bu da 1.800 barkır (beygir) kuvvetine müsavidir (eşittir) ki bu kuvvet bâ-sühûl (kolaylıkla) tezyid (artırılarak) edilerek sahib-i imtiyazın taleb eylediği kuvvete mukabele edebilir.
Masârife (masraflar) gelince 80.000 lira kadar saf olunabilecek ise de bu mikdar takrîbî (yaklaşık) olamaz. Zira sahib-i imtiyazın taleb eylediği her şeyin kat’î (kesin) projesini ve keşfiyyat-nâmeyi de esâsat-ı kavîyye (kuvvetli esaslar) (…) üzerine hâl-i harbde (savaş durumu) tanzim etmek mümkün olamaz.”
Nezâret son derece teshilât (kolaylık) gösterdi ve imtiyazı[18] verilmek üzere iken bu vaziyete mütareke[19] mucibeleri (şartları) mani oldu.[20]
Hatta lâzım gelen makine ve teçhizat bağlantısı sağlamak için Avrupa yolu gözükmüş. Müftüzâde Ahmed Efendi,[21] murahhas âzâ sıfatıyla yola revân olmuş, ancak İtalyan işgali altındaki Konya’dan Karaman’a avdet etmek zorunda kalmıştı.[22]
Bu hayal, Hâcı Sâmî Efendi’nin içinde bir ukde olarak kaldı.[23]
***
Takvim yaprakları 935’in 4 Martını göstermektedir.[23]
Bu tarih, Hâcı Sâmî Efendi için başka bir mânâ ifade etmektedir. Resmî küşatta Vali Cemal Bey’in Kaymakam Faik Bey[24] ile birlikte temsili olarak “idare lambası”nı kırmasını büyük bir gururla izler. Artık Karaman tenvir olmuştur. Bir hayali gerçekleşmiştir. Tek bir farkla. Elektrik Yerköprü Şelâlesi’nde değil Karaman’ın yakınındaki Ağalar Değirmeni’nden istihsal edilmiştir. Bu 35 Kw/h’lik enerji ile Karaman’ın sokakları aydınlanırken, 229 meskene de cereyan verilmiştir.[25]
Artık, baba ocağı da aydınlanmıştır, ekmek teknesi de.
Karaman’a elektrik gelmiştir, gelmesine de gözler hâlâ o büyülü şelâlededir:
“Karamanda Önemli gelişmeler bekleniyor
Karamandan yazılıyor:
Şarbaylık[26] ödevi de üzerinde buluanan ilçebayımız[27] Faik, Karamanın bayındırlaşması işile gerçekten çok uğraşmaktadır.
Göksu şelâleleri için cumuriyet hükûmetimizin geniş tasavvurları vardır.
Bu yüksek düşünceler iş alanına döküldüğü ve gerçekleştiği gün gerek Karaman gerekse Konya endüstriyel, tarımsal ve ekonomik yüzlerde geniş ölçüde gelişimler görülecektir.
Karamanda Göksudan ayrılan Bıçakçı suyu bir şelâle yapıyor ve su 50 metre yüksekten dökülüyor. Yapılan fennî hesap ve tahminlere göre bu sudan asığlanıldığı takdirde 12500 beygir kuvvetinde bir kudret elde edileceği umuluyor.
Bu büyük kudretin, Konyanın ileride alacağı yeni endüstriyel ve tarımsal gelişimde önemli rolünün derecesini şimdiden kestirmek te zor değildir.
Karaman, göğsünde sakladığı bu bakir kudretlerde geniş bir gelişim, yükseliş ve ilerleyişe namzet ilçelerimizden birisidir.”[28]
*
“Yerköprü şelâlesi
Bu şelâleden 15000 beygir[29] kuvvetinde elektrik kuvveti elde edilecek
Konya (Akşam)- Aladağ bölgesindeki Yerköprü şelâlesinden istifade suretile büyük endüstriyel müesseseler meydana getirilmesine ekonomi bakanlığınca kararverildiğini evvelce haber vermiştim. İstihsal edilecek kuvvei muharrikesi 15 bin beygire yaklaşan bu büyük su kuvvetinden mevkiin demiryoluna uzaklığı dolayısile şimdilik istifade kabil olamayacağı ve ilerisi için düşünülecek işler arasına konulduğu duyurulmuştur. Hadim-Karaman-Aladağ bölgesindeki yurttaşlar kendilerine büyük faydalar sağlayacağına emin bulundukları bu güzel işin geri bırakılmaması için bakanlığa dilekte bulunmuşlardır.”[30]
*
“Göksu şelâlesinden istifade etmek kabildir
Göksu 60 değirmen çevirecek ve geniş bir araziyi sulayacak kadar kuvvetli ve bereketlidir
Karaman (Akşam)- Karamanda bugüne kadar ihmal edilmiş bir servet ve medeniyet kaynağı vardır. Bu muazzam servet kaynağı Göksu şelalesidir. Karamana 40-50 kilometre mesafede Yerköprü mevkiindeki bu şellâle tahminen 50-60 metre yüksekliğindeki kayalıkların üç yerinden dökülen bol sulardan hasıl olmaktadır.
Umumî harp arifesinde bu çok kuvvetli şelaleden elektrik istihsalini (d)üşünen Karamanlı bazı eşhas işletme imtiyazını almak üzere ecnebi bir mütehassısa projesini yaptırmış ise de Umumî Harbin başlamile bu teşebbüs yarıda kalmıştır.
Yaptırılan proje Karaman belediyesindedir. Ancak devlet sermayesile ehemmiyetli bir gelir kaynağı haline getirilmesi çok mümkün olan mezkûr şelaleden istihsal olunacak elektrikin orta Anadolunun birçok şehir, kasabanın fabrika ve imalâthanelerini tahrik edecek kadar kuvvetli olduğu söylenmektedir. Bundan sonra yüksek ve yalçın kayalıklar arasında bulduğu büyük mecralarla Göksu namı alarak Silifkeden Akdenize dökülen bu büyük suyun civarında bulunan Bozkır, Hadım, Karaman, Çumra kazalarile Konya vilâyet merkezi zerre kadar istifade etmemektedir.
Uzun senelerdenberi mühim bir mevzu teşkil eden Konyanın susuzluk derdini izale için en iyiçare bu suyun faydasız bir şekilde akıp gittiği sahanın muhtelif yerlerinde mevcut yalçın kayalıklardan istifade edilerek baraj yapmak, bu suretle bilhassa Karaman ve Karapınar kazalarının çok geniş ve kurak arazisini sulamaktadır. Göksu altmış değirmeni normal şekilde çevirecek ve yüzbinlerce önüm araziyi sulayacak kadar bol ve kuvvetli ve berektlidir. Karamanın geniş ovası bu bol suya kavuştuğu takdirde Anadolunun zümrüd gibi yeşil ovası tevsifine lâytk olacaktır.
Bu havalinin çalışkan sakinleri bu dertlerine karşı cümhuriyetin şifakâr elinin uzandığını dört gözle beklemektedirler.”[31]
*
“Yerköprü’de bir elektrik santralı kuruluyor
Konya (Hususî)- Hadim’deki Yerköprü çağlıyanlarından istifade ederek elektrik istihsali için yapılan tetkikler müspet netice vermiştir. …
Senelerden beri yapılan etütlerden sonra, bugün devlet, yapıcı elini buraya da uzatmış bulunuyor. Nafia Vekâleti, Yerköprü çağlıyanlarında dir enerji ihtihsal santralı yapmak için yerinde ilk tesisleri vücuda getirmektedir. İhtihsal edilecek elektrik, birçok tesisleri tahrik edecek; o havalideki kaza ve köyleri ışıklandırabilecek bir kudret taşıyacaktır.”[32]
*
“Karaman’da Göksu şelâlesi
Karaman (Akşam)- Burada bugüne kadar ihmal edilmemiş bir servet kaynağı vardır: Göksu şelâlesi… Kasabaya 40 kilometre mesafede bulunan şelâle 60 metre yükseklikten akmaktadır. Bu kuvvetli sudan elektrik istihsal etmek istiyen Karamanlı bazı müteşebbisle, işe başlamışlar, projeler yaptırmışlarsa da işin fazla sermayeye ihtiyaç göstermesi karşısında teşebbüsü kuvveden fi’le çıkarmak imkânı elde edilememiştir.
Hâlen Belediyede bulunan bu projenin ancak devlet sermayesi ile tatbikına imkân vardır. Yapılan proje ve şelâleden istihsal edilen elektrik Orta Anadolunun köy ve kasabalarını aydınlatacak kadar da bu elektrikten istifade edeceklerdir. Şayet bir de bu sayede susuzluktan şikâyet eden Konya ovası suyu ile faydalandırmaya başlanacaktır.”[33]
*
“Göksu şelâlesinden elektrik istihsal edilecek
Karaman 25 (Akşam)- Altmış metre yükseklikten akmakta olan Göksu şelâlesinden elektrik istihsali bakımından istifade edilmesi etrafında mühendisler tarafından yapılan tetkik ve hesaplar müspet netice vermiştir. Şelâle kuvvetinden istihsal olunacak elektrik Orta Anadolunun şehir ve kasabalarını aydınlatacak, Eskişehir- Adana arasında işliyen trenler bu elektrikten istifade ettirilecektir.”[34]
***
Yıllar su gibi akar.
Müjde, Reisicumhûr Celâl BAYAR’ın[35] 1 Kasım 1951 tarihli TBMM’nin açılış konuşmasında gelir:
“Konya ve civarına Göksu Nehri’nden bol ve ucuz enerji sağlayacak hidroelektrik santrallerinin inşaat projelerinin ihaleleri yakında yapılacaktır.”[36]
9 Mart 1951 tarihinde kurulan İkinci Menderes Hükümeti’nde 17 Mayıs 1954 tarihine kadar görev yapan Bayındırlık Bakanı Kemal ZEYTİNOĞLU,[37] 1952 yılı imar faaliyetleri hakkında basına verdiği beyanatta; ihalesinin tamamlanmasının ardından, Konya merkez ve çevresine elektrik enerjisi verecek olan Göksu santralinin inşasına başlanacağını ifade eder.[38]
9 Mayıs 1952 tarihinde 1954 yılında tamamlanması şartıyla 8 milyon 600 bin liraya ihale edilen Konya Göksu Hidroelektrik Santrali üç yıl gecikmeye rağmen 1957 yılında tamamlanamamış, 20 milyon 348 bin lira masraf edilerek ancak 1959 yılında hizmete girdi. Santralin kurulu gücü 7 bin, nihai gücü 10 bin 600 Kw ve üretim kapasitesi 70 milyon Kwh iken, genişletilme çalışmaları ele alınmaya başladı.[39]
Göksu-Hidro elektrik santralından Karaman’ın bol elektrik enerjisi alması için Elektrik Etüd İdaresince yapılan plân gereğince İller Bankası aracılığıyla 5.500.000 lira sarfı ile 46 kilometrelik Karasınır-Karaman yüksek gerilim hava hattı inşaatı ikmal edildi ve DLF[40] Kredisinden temin edilen 3.600.000 lira ile şehir içi yüksek gerilim ve alçak gerilim tesisleriyle trafo postaları yeniden yapıldı, 1 Temmuz 1965 tarihinde hizmete açıldı.[41]
Bu tarihte 1.016 yeni aboneyle Karaman’ın toplam elektrik abone sayısı 4.441 aboneye ulaştı.[42]
Tartanzâde Hacı Sâmî Efendi’nin bu projesi, o günün şerâiti dâhilinde hayatî bir proje idi. Onun ileri görüşlülüğünün bir ifadesi idi. Karaman-Ereğli arasında belki tramvay işletemedi. Ama 1935 yılında Karaman’a ilk elektriğin gelişine, vefatından 7 ay önce de Yerköprü’den Karaman’a elektrik getirilişine şahit oldu.
Bugün Karaman’da kurulu 26 adet elektrik enerji santralinde yıllık yaklaşık 1.417 GW elektrik istihsali yapılıyor.
Nereden nereye? Evet, büyük hayaller kuramayanlar, büyük işler başaramazlar.
Uğur ERKÂN.
(Not: Gazete nüshalarındaki haber metinleri olduğu şekliyle aktarılmış olup, mürettip ve imlâ yanlışları orijinal şekliyle aynen muhafaza edilmiştir.)
______________________________________________________________________________
[1] Hacı Sami TARTAN [1292 (1876)- 7 Şubat 1966]; Tartanzâde Hâcı Emin Efendi’nin [1258 (1842)-1921] 7 çocuğunun en büyüğüdür. Karaman’ın tanınmış eşrafından olup, ticaret ve ziraatle iştigal etmiştir.
[2] Akşam gazetesi. Kâzım Şinasi Bey (DERSAN), Necmettin Bey (SADAK) ve Ali Naci (KARACAN) Bey 200’er lira sermaye koyarak 20 Eylül 1334 (1918) tarihinde Akşam Gazetesi’ni çıkarmaya başladılar. Gazetenin yazı işleri müdürleri Muammer Senihi Bey ve Enis Tahsin Bey (TİL) idi. Gazetenin ilk sayısı küçük boy ve tek yapraktı. 1336 (1920) yılında sadece akşam çıkan bir gazete oldu. Millî mücadeleyi destekledi. Uzun yıllar başmuharrirliğini Necmettin SADAK (Sivas mebusu, Hariciye Vekili) yaptı. Akşam, 1965’e kadar CHP’yi tutmuştur.
[3] “Türkiye’nin en büyük şellâlesi
Göksu deresi üzerindeki şelaleden 13,000 beygirlik bir kuvvet alınabilir.
Konya (Hususî)-…Bir seneden beri Karamanda kaymakam ve belediye reisi bulunan bay Faik çalışkanlığını ve azimkârlığını burada da göstermiştir. Şimdi bay Faikin eseri olarak kasabada güzel bir hâl, bir Pazar yeri yapılmış şehrin yakınında bulunan su kuvvetinden istifade edilerek elektrik tesisatı da kurulmuştur. Karaman onbeş gün sonra medeniyet nuruna kavuşacaktır.
…
Köprü şellâlesi
Bu şellâle görülecek bir şeydir. Hadim ve Ermenak dağlarından çıkarak Mut ve Silifke üzerinden Akdenize dökülen Göksu deresi vadinin bu kısmında takriben 300 metre uzunlukta 60 metre yükseklikte bir maniaya raslıyor. Oradan aşağı dökülüyor.
Şellâlenin manzarası çok güzel ve heybetlidir. Geçen sene mühendis bay Hasan Hikmet tarafından tetkik edilen şelaleden (13,000) beygirlik bir kuvvei mumarrike elde edileceği anlaşılmıştır. Şellâle ile yakından ilgilenen Konya valisi bay Cemal bardakçının himmetile Ekonomi bakanlığı tarafından gönderilen bir mühendis te tetkikat yapmış ve ayni neticeye varmıştır. Burada yapılacak bir sınaî müesseseden istifade temin edilecek ve Türkiyede bundan büyük bir şellâle emvcut olmadığı anlaşılmıştır.”
(“Türkiye’nin en büyük şellâlesi”, Akşam Gazetesi, 17 Şubat 1935, Sayı: 5867, s. 6). Haberde; elektrik mühendisinin adı sehven “Hasan Hikmet” olarak yazılmıştır. Doğrusu “Hasan Hâlet” olacaktır. Hasan Hâlet IŞIKPINAR [1313 (1897)-1977] Ülkemizde iki yüzden fazla elektrik santralinin tasarlanması ve kurulumu işini gerçekleştirmiştir.
[4] Yerköprü-Göksu Şelâlesi’nin yer aldığı bölgeye verilen addır. Aynı zamanda nâhiye olan Aladağ, idarî bakımdan 30 Mayıs 1926 tarihinde Hadım’ın ilçe yapılması sebebiyle, köyleriyle birlikte Karaman’dan ayrılmıştır.
[5] Hâcı Sâmî Efendi, Avusturyalı Aleksandre M. Raymond’la sadece Hadim-Aladağ bölgesini değil, Ermenek bölgesini de gezdi. 2. kızı Hasibe’den torunu Ahmet Habip SANDIKÇI, 1958’lerde İstanbul Üniversitesi İnşaat Bölümünü kazandığında heyecanlanmış, Ermenek’in coğrafî yapısından ötürü baraj inşasının sühuleti hususu aklında kaldığından “Buraya baraj yapmak için uğraş” öğüdünde bulunmuştur. (Oğlu 1949 doğumlu Remzi TARTAN mülakâtından. Mülakât tarihi: 14.03.2020.)
[6] Avusturyalı Aleksandre M. Raymond’un hayatı hakkında pek az şey bilinmektedir. 30 yıl boyunca Trakya, Anadolu, Suriye, Hicaz ve Mısır’da araştırmalar yapmıştır. 1800’lerin sonundan Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar, Anadolu’yu dolaşmıştır. Anadolu’daki, maden rezervlerinden İstanbul’daki tramvay ve tünel ağına, İstanbul-Bağdat demiryolu yapımından Şirket-i Hayriye’ye kadar birçok tetkikte bulunmuştur. Ayrıca Selçuklu ve Osmanlı âbidelerinin rölövelerini de çıkarmıştır. Sapancalı, Raymond’u “mütehassıs bir mühendis” olarak tarif etse de mimarlık eğitimi almış, Hâcı Sâmî Efendi’nin suâllerine cevap verebilmek için İstanbul’dan teknik kitaplar getirtmiştir. (Remzi Tartan’ın, “İstanbul’da Yokken Karaman’da Elektriği Düşünmek” başlıklı notlarından)
[7] Almanca “Aman Tanrı’m” demektir. Raymond’un anadili Almanca idi. O yıllarda bu lisanı bilene az rastlandığından Fransızca anlaşmaya çalışıyorlardı. Bu hususta sıkıntı yaşanınca Raymond, İstanbul’dan Osmanlıca-Fransızca sözlük getirtmiştir. (Remzi Tartan’ın “İstanbul’da Yokken Karaman’da Elektriği Düşünmek” başlıklı notlarından)
[8] Karasu, saatte 65 mil (yaklaşık 103 km) süratle akıyordu. Membaı ile arasındaki mesafe 1500 m idi.
[9] “Wasser fließt, Türkisch aussieht” Bu sözü Almanların söylediği kabul edilmektedir.
[10] “Bu şelâleden istifade ederek Yerköprü’de tesis edilecek elektrik vasıtasıyla Konya, Karaman ve Ereğli’nin tenviri ve bazı fabrikaların inşası, inde’l-iktiza tramvaylar işletilmesi düşünülmüş…”(Sapancalı H. Hüseyin, Karaman Ahval-i İctimaiyye Coğrafiyye ve Tarihiyyesi 1338 R./ 1341 H. (Birinci Kitab), (Yayınlayan: İbrahim Güler), Ankara: 1993, s. 28).
[11] Bir akarsuyun belli bir kesitinden bir saniyede geçen su miktarı (m3/sn). (Coğrafya Terimleri Sözlüğü)
[12] Remzi Tartan, “Yüzyıllık Ada Muhteşem Çınar Hacı Sami Tartan”, Talat Duru Armağanı, Konya: 2016, s. 391.
[13] Sonbahar aylarında aynı yere tekrar geldiler.
[14] “Karaman’da mevcud Millî Banka, ticaret, ziraat ve Tartan-zâde şürekâsı şirketleribirleşüp orayı Avusturyalı Aleksandre Raymond isminde mütehassıs bir mühendise keşf ettirerek lâzımgelen projeyi bil-ikmal Nafia Nezâretinemüracaat ederler.”(Sapancalı, a.g.e, s. 28)
[15] “Kumpanya” Hâcı Sâmî TARTAN ve ortakları tarafından işletilen toptan-parekende gıda, giyim, gaz vb. ticârethânenin adıdır. Kumpanya’nın ortakları arasında çocukluk arkadaşı Hadizâde Rahmî Efendi de (GÜVEN) bulunmaktadır. 1955 yılında Hâcı Sâmî oğlu Ahmet ile birlikte “Kumpanya”yı devam ettirirken, diğer ortak Rahmi ise oğlu Nahit ile ortaklıktan ayrılarak “Yeni Kumpanya” olarak yoluna devam etmişlerdir.
[16] Bugünkü karşılığı “Bayındırlık Bakanlığı”dır.
[17] Sözkonusu raporun altında “Aleksandre Raymond” imzası bulunmakta olup, 18 Teşrinîsânî 1917 (1333) tarihlidir. (Sapancalı, a.g.e., s. 28-30).
[18] İmtiyaz sınırları; Sille-Bozkır, Bozkır-Küpçüler, Küpçüler-Fisandon, Fisandon-Ereğli, Ereğli-Karapınar ve Karapınar-Sille arası idi. (Alaattin Uca, Aytunç Ülker, “1917 Tarihli Karaman-Konya-Ereğli Haritası ve Değerlendirilmesi”, History Studies, A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK, Volume 5/2, 2013, s. 443-444.)
[19] I. Cihan Harbi’nin nihayetinde Osmanlı ile İtilaf Devletleri arasında Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda demirli Agamemnon Zırhlısı’nda 30 Ekim 1918 akşamı imzalanmıştır. Harbi bitiren ve 25 maddeden oluşan mütarekenâmenin en ağır şartı, İtilaf devletlerinin güvenliklerini tehdit edecek bir durum ortaya çıkarsa, herhangi bir stratejik noktayı işgal edebilme hakkı idi. (7. madde).
[20] Sapancalı, a.g.e., s. 28.
[21] 1295 (1879) tarihinde Karaman’da doğmuştur. Karaman Müftüsü İbrâhim Efendi’nin oğludur. Rüştiye mezunudur. Ticaret ve çiftçilikle iştigal ederken 1912-1917 ve 02.02.1934-1938 tarihleri arasında olmak üzere iki kez belediye reisliğine seçilmiştir. Şehrin bazı yollarını açmış ve tezyini için faaliyet göstermiştir. Bursa Milletvekili, Millî Eğitim Bakanı ve CHP Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Öktem’in babasıdır. (İbrahim Hakkı Konyalı, Âbideleri ve Kitâbeleriyle Karaman Tarihi (Ermenek ve Mut Âbideleri), İstanbul: 1967, s. 152).
[22] Halil Remzi TARTAN’ın, “İstanbul’da Yokken Karaman’da Elektriği Düşünmek” başlıklı notlarından
[23] Hâcı Sâmî Efendi, Afgan (Narlıdere) Köyü’ne su ile işleyen iki değirmen yapmıştır. Bu değirmenler, civarında ki yirminin üstünde köye 1960’lı yıllara kadar hizmet etmiştir.
[24] Cemal BARDAKÇI [1303 (1887)-1981], 30/5/1933-31/12/1938 tarihleri arasında Konya Valiliği yapmıştır. “Türkiye’nin En Büyük Şellâlesi”, Akşam gazetesi, 17 Şubat 1935, Sayı: 5867, s. 6; “Karaman’da bayındırlık”, Akşam Gazetesi, 26 Haziran 1935, Sayı: 5993, s. 8.
[25] Faik TÜREGÜN, 24 Temmuz 1933-10 Teşrinievvel (Ekim) 1936 tarihleri arasında Karaman Kaymakamlığı yanında Karaman belediye reisliğini de deruhte etmiştir. (Resmî Gazete, 28 Eylül 1933, Sayı: 2515, s. 3105; 12 Temmuz 1936, Sayı: 3435, s. 7219).
[26] Karaman’a ilk elektriğin geliş tarihi 1938 yılı olarak geçmektedir. (İbrahim Rıfkı Boynukalın, Karaman’ın İktisadi ve Sosyal Gelişimi, İstanbul: 2012, s. 64) Bu tarihlendirme doğru değildir.
[27] 1935 yılı; dilde yenileşme hareketlerinin zirve yılıdır. “Belediye reisi”nin yerine “şarbay” kelimesi ikâme edilmiştir. (“Dil İşleri“, Ulus Gazetesi, 20 Haziran 1935, Sayı: 1297, s. 2; “Resmî Makam ve Daire Adları“, Akşam Gazetesi, 8 Temmuz 1935, Sayı: 6005, s. 2). Bu kelime konuşma ve yazı dilimize yerleşmemiş, bunun yerine “belediye başkanı” kullanılmıştır.
[28] Aynı şekilde “kaymakam” kelimesinin yerine “ilçebay” kelimesi ikâme edilmiştir. Bu kelime de konuşma ve yazı dilimize yerleşmemiştir.
[29] “Karaman’da Önemli gelişmeler bekleniyor”, Kurun Gazetesi, 17 Temmuz 1935, Sayı: 10292.232, s. 5.
[30] Elektrik Yüksek Mühendisi Hasan Hâlet IŞIKPINAR (Prof. Dr.) 1963 yılında, Göksu nehri ve kolunu 100.000 kilowat güçten yukarı potansiyeli olan nehirler arasında büyüklük sırasına göre 7. sırada zikretmiştir. [Hidro elektrik potansiyeli (teorik); Güç (KW103): 805 ve Enerji (KWh106): 7.048; pratik olarak; Güç (KW103): 20.8 ve Enerji (KWh106): 110.0] (“Su Kuvvetlerimiz (İncelemeler)”, Türkiye Mühendislik Haberleri Mecmuâsı, Ankara, 1963, s. 52.)
[31] “Yerköprü şelâlesi”, Akşam Gazetesi, 9 Eylül 1935, Sayı: 6068, s. 4.
[32] “Göksu şelâlesinden istifade etmek kabildir”, Akşam Gazetesi, 10 Temmuz 1939, Sayı: 7441, s. 6.
[33] “Yerköprü’de bir elektrik santralı kuruluyor”, Ulus Gazetesi, 26 Eylül 1941, Sayı: 7237, s. 2.
[34] “Karaman’da Göksu şelâlesi”, Akşam Gazetesi, 2 Ocak 1944, Sayı: 9051, s. 2.
[35] “Göksu şelâlesinden elektrik istihsal edilecek”, Akşam Gazetesi, 25 Mart 1944, Sayı: 9134, s. 2.
[36] Mahmûd Celâleddin BAYAR [1299 (1883)-1986]; Çağdaş Türkiye’nin siyasî ve iktisâdî hayatının çeşitli dönemlerinde önemli roller oynadı. 1950-1960 arasında Türkiye’nin üçüncü ve asker kökenli olmayan ilk reisicumhuru olarak görev yapmıştır.
[37] TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: 9, Toplantı: 2, C. X, 1. Birleşim, 1 Kasım 1951, s. 10.
[38] Dr. Kemâl ZEYTİNOĞLU [1327 (1911)-1959]; İstanbul Yüksek Mühendislik Okulu’nu bitirdi, Viyana Yüksek Mühendislik Okulu’ndan doktora derecesi aldı. Siyasete DP saflarında atıldı. Araseçimde VIII. Dönem (21.07.1946-22.05.1950) IX. Dönem (1950-1954), ve X. Dönem (02.05.1954 – 01.11.1957) Eskişehir Milletvekili seçildi. Bayındırlık Komisyonu başkanlığı yaptıktan sonra XIX., XX. ve XXI. Hükûmetlerinde Bayındırlık Bakanı olarak görev yapmıştır.
[39] Ziya Tataç, “Olaylara Bakış, Ocak 1953, Bayındırlık Ekonomisi”, Türk Ekonomisi, Sayı: 116, Yıl: 11, Şubat 1953, s. 59.
[40] Memduh Yaşa, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ekonomisi (1923-1978), İstanbul: 1980, s. 264.
[41] 1957’de kurulan ve gelişmekte olan ülkelere kredi sağlayan “Kalkınma ve İkraz Fonu”nun (Development Loan Fund) kısaltılmış halidir.
[42] Konyalı, a.g.e., s. 146.
[43] Boynukalın, a.g.e, s. 83.