Karaman merkeze bağlı köy.

Karaman’ın kuzeydoğusunda yer alan köy, 15 km uzaklıktadır.

Köy, Karaman-Ayrancı karayoluna 4 km mesafededir.

Köyün rakımı (deniz seviyesinden yüksekliği) 1.016 m’dir.

37° 15′ 35,0712” kuzey ve 33° 19′ 40,7058” doğu koordinatlarında yer alan köy, Salur, Ağılönü, Sazlıyaka, Kızık ve Sudurağı kasabası ile komşudur.

Alaçatı’nın merkezine 8 km mesafeden daha yakın 6 köy bulunmaktadır. Sazlıyaka 2,37 km, Kızık 3,91 km, Sudurağı 4,78 km, Ağılönü 4,83 km, Salur 5,8 km ve Ekinözü 7,14 km’dir.

XVI. asırda Lârende kazâsında yerleşim ve nüfusunu araştıran Osman GÜMÜŞÇÜ, köyün adının Türkler tarafından hiç değiştirilmeden veya küçük değişiklikler ile kullanıldığını kaydetmektedir.

Köy; 1935’de “Cevasun (Selerektol)”, 1940’da “Cenasun”, 1945’de “Canasuk”, 1950’de “Canasun”, 1955’de “Canason” ve 1960’da “Canasan” olarak yazılmıştır.

Köy, 26 Ekim 1961 yılına kadar Türkler’in Anadolu’ya gelmesinden önceki adını muhafaza etmiştir. Bu tarihte köyün “Canasan” olan adı; yabancı ad taşıdığı gerekçesiyle “Alaçatı” olarak değiştirilmiştir.

1968 yılında İçişleri Bakanlığı, İller İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan “Köylerimiz (1 Mart 1968 gününe kadar)” isimli kitapta köyün eski ismi; “Canason” şeklinde yazılmıştır.

Köyün kadastrosu 1959 yılında geçtiğinden tapu kayıtları ile Tapu Kadastro Bilgi Sistemi’nde (TAKBİS) köyün adı “Canasan” olarak geçmektedir.

Halk arasında köyün adı “Canhasan” olarak da telaffuz edilmektedir.

Köyün geçmişi çok eskilere dayanmaktadır. Akçaşehir Kasabası ile Ayrancı Dokuzyol (Orzala) Köyü Adatepe Çiftliği sınırında “Cinnason Öreni” bulunmaktadır.

Canasan Höyükleri (I, II ve III), Karaman’ın 15 km kuzeydoğusunda bulunmaktadır. Canasan bölgesinde 3 ayrı höyük bulunmuştur. Canasan I Höyüğü (Tescil ve Karar No: 13.02.1986-1879); Geç Neolitik (M.Ö. 6000) ve Kalkolitik Çağ (M.Ö. 5500-3000), Canhasan II Höyüğü (Tescil ve Karar No: 20.03.2006-808); Hellenistik, Roma ve Bizans dönemleri, Canhasan III Höyüğü (Tescil ve Karar No: 20.03.2006-808); ise Neolitik Çağ’da yerleşime sahne olmuştur.

Canasan I Höyüğü’nün çapı yaklaşık 400×400 metredir. İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’nden Dr. David Henry FRENCH (1933-2017) başkanlığında yapılan kazılarda, 7 yapı katı tespit edilmiştir. Bunlardan 7-4 arası Geç Neolitik, 3-1 arası katlar Kalkolitik Çağa aittir. Canasan I’de binalar bölgenin şartlarından dolayı kerpiç kullanılarak, dikdörtgen veya kare odalar inşa edilmiştir. İnşa tekniğinde ağaç destek ve payanda duvarları kullanılmıştır. Evlerde duvar ve tabanlar çamur sıva ile sıvanmış, üzeri kırmızı asi boyası ile boyanmıştır. Evler iki katlıdır. Alt kat depolama için üst kat ise yaşamda kullanılmıştır. Bölgeye yakın diğer yerleşim yeri olan Çatalhöyük’te de görüldüğü üzere binalara girişler tavandan yapılmaktadır.

Kalkolitik çağ yapı katlarında gri veya açık siyah renkli zemin üzerine, kazıma tekniğinde motiflerle bezenmiş çanak çömlek, açık renk üzerine kırmızı renkte boya ile bezenmiş çanak çömlek ve koyu kahverengi veya koyu kırmızı renkte düz parlatılmış çanak çömlek bol olarak kullanılmıştır. Küçük buluntular içerisinde; kıymetli taslardan gerdanlık, midye kabuğundan kolyeler, kemikten yapılmış bilezik ve süs eşyaları ile figürler bulunmaktadır. Burada yasayan insanların Yakın Doğu ve Mersin bölgesi ile ilişkileri saptanmış olup, tarıma ve hayvancılığa dayalı bir ekonomilerinin olduğu bilinmektedir. Höyük M.Ö. 4300 tarihlerinde terk edilmiş, uzun süre boş kaldıktan sonra Hellenistik, Roma ve erken Bizans Dönemlerinde yeniden yerleşime sahne olmuştur.

Canasan II; köyde, Canasan I Höyüğü’nün güneyindedir. Canasan I Höyüğü ile bu höyük arasında Sudurağı yolu geçmektedir. Esasen Canasan II’de yerleşme Canasan III Höyüğü’nde çanak çömleksiz Neolitik çağda başlamış, yerleşme daha sonra Canasan I ve Canhasan II höyüklerinde devam etmiştir. Canasan II Höyüğü’nün çapı yaklaşık 100×100 metre yüksekliği ise 7-8 metredir. Roma ve Bizans dönemi yerleşmesine sahne olmuştur.

Canasan III Höyüğü; 1969-1970 yıllarındaki kazı çalışmaları sonucunda ortaya çıkarılmıştır. Seramik öncesi çanak çömleksiz Neolitik Çağa (M.Ö. 6500-6400) tarihlendirilmiştir. Bununla birlikte radyokarbon tarihleme yöntemi sonucu M.Ö. 7660-6610 olarak görülmektedir.

Yaklaşık 100 m çapında ve 6 m’yi aşan yüksekliğe sahiptir. 2,25 metresi toprak üstünde; 4,5 metresi toprak altında; bunun 2.50 metresi ise yer suyu içinde kalmaktadır. Kesintisiz 7 katlı yapı tespit edilmiş, çanak çömleksiz M.Ö. 6500’lü yıllara Neolitik döneme tarihlendirilmiştir.  Yapılar hiç taş kullanılmadan kerpiç, balçık, bol saz, saman ve ot ile karıştırılan balçık topraklarından inşa edilmiştir. Bir plüvial gölün kıyısında, göl kuruduktan sonra kuruduğu anlaşılmaktadır. Canasan III yerleşmesi; Çatalhöyük kültürünün öncüsü olabilecek buluntu yerlerinden biridir.

Canasan III’de bulunan hayvan varlığı kalıntılarına göre; yerleşme bir göl kıyısından ve ormanlık alandan çok; kuru ve otluk bir arazide yer almaktadır. Kömürleşmiş ağaç kalıntıları ise; bitki örtüsünün step ağırlıklı olduğunu, ormanlık alanların ancak akarsular boyunca bulunduğunu göstermektedir.

Yapılan araştırmalar sonunda, Canasan topluluğunun besin ekonomisi yönünden tahıllara ve evcil hayvanlara bağlı olarak yaşadığı söylenebilir. MÖ. 7. Bin yılın ikinci yarısında besin üreticiliği yönünden ileri düzeyde bir ekonomiye sahip olduğu söylenebilir.

Yapılarda kerpiç ve tuğla kullanımının yanı sıra, genellikle “pise” tekniği uygulanmıştır. Dikdörtgen planlı konutlarda taş temel yoktur. Duvarlar ve tabanlar kil sıva ile kaplanmış, bazen bu sıvalar kırmızı aşı boyası ile boyanmış, bazen de sert zemin üzerine çakıl taşlarının kuvvetle bastırılması ile dekore edilmiştir.

Yontma taş endüstrisinde obsidiyenden yapılmış düzeltili uçlar, uç kazıyıcılar, yonga kazıyıcılar, sarp düzeltili delgiler, deliciler, geometrik yarımaylar ve yumuklara rastlanmıştır. Çakmaktaşından yapılmış aletler, özellikle orak-bıçakların yapımında kullanılmıştır. Cilâlı taş baltalar, cilâlı gerdançeler ve boncuklar diğer taş buluntulardır. Kemik endüstrisi örnekleri içerisinde iğneler, spatulalar ve boncuklar ağırlıktadır.

Ele geçen hayvan kemikleri ise, sığır (bos), koyun-keçi (ovis-capra), geyik (cervus elaphus), karaca (capraelous capraelous), yabani eşek (equus hemionus), domuz (sus scrofa), tavşan (lepus), köpek (canis), kurt (vulpes), kaplumbağa, yılan, kuşlar, küçük kemiriciler, balık ve amphibialar saptanmıştır.

Yabani Einkorn buğdayının iki cinsi tarıma alınmış, tek ve çift tohumlu einkorn ile emmer buğdayı, ekmeklik buğdayın iki cinsi, makarnalık buğday, çavdar otu, iki sıralı kavuzlu ve yalın arpa, mercimek ve büyük taneli baklagillerin yani sıra ceviz, çitlembik, yabani üzüm ile küçük taneli yabani otsul buğday ve pek çok ot türü ele geçen bitki kalıntılarıdır.

Çayırlı Höyük (Tescil ve Karar No: 23.06.2003-4983); Canasan I Höyüğü’nün doğusunda, tarlalar içerisinde, 150 m çapında, 1.5-2 m yükseklikte, bir düz yerleşme görünümündedir. Yüzeyde az miktarda kalkolitik, orta yoğunlukla Bronz Çağı ve bol miktarda Roma Dönemi çanak çömlek parçaları görülebilmektedir. Yüzeyi otlarla kaplı olup, uzun süredir üzerinde tarım yapılmamıştır.

Karaman’ın mahalle, kasaba ve köylerinin tarihçesini araştıran ve bunu kitabında yayınlayan Durmuş Ali GÜLCAN [1319 (1904), Karaman-1996, Karaman], köyün Karamanoğulları döneminde mamur ve büyük köy olduğundan bahisle, Osmanlıların yöreyi ele geçirmeleri ile birlikte köyün uzun bir süre ıssız ve harap kaldığını kaydetmektedir.

Karye-i Cânâsûn; XVI. asrın başlarında Lârende nâhiyesine tabi idi. Köyün geliri oldukça fazla olduğundan padişah hâssına ayrılmıştır (BOA., TD., nr. 40, s. 906)

924 (1518) yılında 5 hâne ve 7 Müslüman neferden ibaretti. Vergi hâsılı (geliri) 7.238 akçe idi. Karye-i Cânâsûn’nun mezraalarından “Budâklû”nun 100 akçe hâsılı, Karye-i Selârek/ Cânâsûn’nun mezraası Kızılca’nın ise 300 akçe mülk hâsılı bulunuyordu.

935 (1529) yılında 5 hâne ve 8 Müslüman neferden ibaretti. Vergi hâsılı 5.070 akçe idi. Karye-i Cânâsûn’nun mezraalarından “Budâklû”nun 100 akçe hâsılı, Karye-i Selârek/ Cânâsûn’nun mezraası Kızılca’nın ise 300 akçe tımar hâsılı bulunuyordu.

948 (1541) yılında karye-i mezbûrede bulunan Köse Muhiddin Efendi Câmii Vâkfı’na gelir olarak kaydedilmiştir (BOA., TD., nr. 415, s.185).

992 (1584) yılında Kâş nâhiyesi’ne bağlanan karye 59 Müslüman neferden ibaret olup, vergi hâsılı 2.210 akçesi vâkıf geliri olmak üzere toplam 4.210 akçe idi. Karyedeki 1 bâb bezirhâneden 25 resim vergi ve 1 bâb tahûnhâneden 25 resim vergi alınıyordu (BOA., TK., nr 113, v. 173b).

1212 (1769) yılında Cânâsûn köyündeki Köse Muhiddin Câmii’nin vâkıf arazileri ile Karamanoğlu İbrâhîm Bey Vâkfı olan Kutlu köyü arasındaki sınır ihtilâfına ilişkin “hudûd hücceti” bulunmaktadır.

GÜLCAN’ın özel kütüphânesinde bulunan mecmua-î eş’ar’da kayıtlı hüccet şu şekildedir: “Hususu ati-el beyanı, mahallinde şer’i ile rü’yet olunmağın, kıbel-iş şer’i enverden iltimas olunmağla, müderris-i kiram’dan faziletlü Seyyid Abdurrahmân Efendi irsal olunub; ol dahi; Medine-i Lârende kazâsına tabi Cânâsûn nam karye denilmekle ma’ruf karyeye karib Cânâsûn höyüğü dimekle meşhur tarik-i cadde üzerinde mezaristan başında kadim-ül eyyamdan beru dikili taş dikmekle ma’ruf taşın yanına varub zeyl-i vesikada muharre-ül esâmi-i Müslimin ile akdi meclis, şer’i nebevi oldukda, İşbu …hazel vesika, merhum Hadîce ve Şerîfe bint-i Seyyid Mustafâ nâman hâtûnlar meclis-i kude’i mezbûrede şöyle takrir-i kelâm ve tâbir-i anil meram iderler ki; Dikili taşı mezkûrenin canib-i şimalinde olan sağir köprünün tahtında olan andan canib-i cenübu mütevelliyeleri olduğu Cânâsûn karyesinde vaki Köse Muhiddin câmi-i şerîfi’nin karye-i mezbûre vâkfı olub arâzî mezkûr hududu dâhilinde olmağla bazı kimseler ziraat eyleyüb hasıl olan aşar-ı seniyeden vakf-ı mezkûr için teaşşür mûrad olundukta, Karamanzâde merhum ve mağfurun leh İbrâhim Beğ hazretleri evkâfı mütevellisi tarafından vekili müsecceli ve vakfı mezbûrun bâ berat-ı âli, nazırı es-seyyid Ahmed Efendi ve câbisi Seyyid Alî Efendi, arâzî-i merkûme-i mezrua Karamanzâde İbrâhim Beğ evkâfından Kutlu karyesi toprağındandır deyü müdahale ederler.

Sual olunub, müdahalelei men ve def’i olunmak matlubumuzdır dedik de gib-üs sual: merkûmân hakikat-ı hâl ber minvali muharrer üzere dir deyü red ile cevab ittiklerinde mütevelliye-i merkûmelerden münaziün fih olan ara dudu dâhilinde olduğuna beyyine taleb olunmakla; tarafeyn vâkıf olmağla müddeitenan ve müddeialeyha taraflarından li-ec-il-şehâde meclis-i şer’i de hazirun olan kimesnelerin takrirleri şer’a muvafık olamayıb es sulhü seyyid il ahkâm fahvası üzre mezaristan ile an meyanelerinde olan sağir köprüden şimal tarafında şereke ile, merhum İbrâhim Beğ evkâfından Kutlu karyesi sınuru başında Hâcı Memiş-oğlu harkına varınca sınur vaz’ı olunmağla tarfeyn razı ve sulhu mezbûru  kabul eylediklerinden sonra, Köse Muhiddin câmi-i şerîfi vâkıf olan Cânâsûn sınurının hudud, zeyl-i vesikâda muharrerül isim olan Müslimin ihbarlarıyla karye-i mezbûrun tarafı şimali Kutlu karyesiyle Canason meyarelerinde sulhu mezkûr üzere va’z olunan hudud taraf-ı garbisi dahi Gödelesin sınurı olan yassı taş ve karadam sınurı mezar ve tarafı cenübi; Selerek sınurı ve taraf-ı şarkisi Sılacı vâkfı ve İnedolu sınurı diyü her birerleri inha ve ihbar itmeleriyle, Mevlânâ’yı mümaileyh mahallinde ketb ve tahrir idüb, makam-ı kazâya gelüp alâ vukuhi inha ve ihbar itmekle mâ vekaa bil taleb ketb olundu. Hurrie fevasıt şehr-i Rebiülahir, isnâ işrin ve mieteyn elf.”

Hücceti Muhzırbaşı Alî Bölükbaşı, Türkmen Ahmed, Seyyid Memiş, Mulla Ahmed, Sıdırvalı Cebe-oğlu Mehmed, Konyalı Mehmed, Hâcı Süleymân, Kel Ahmed, es-seyyid el-hâc İbrâhîm Ağa bin Ahmed ve Konyalı Hasan’ın imzalamıştır. Hüccette dikkat çeken husus; Cânâsûn höyüğünden bahsedilmiş olmasıdır.

1256 (1840) tarihli Temettü’ât defterinde Cânâsûn Çiftliği için; “Sahib-i Çiftlik Lârende Müftüsü semahatlü Hadimîzâde el-hâc es-seyyid Abdullâh Hasib Efendi der Vâkf-ı Köse Muhyiddin mütevelli İlisıralı Hâcı Bozoğlu ta’şir ide geldiği” ifadesi kullanılmıştır.

19 hâne bulunan çiftlikteki hâne reisleri ve meslekleri; Mûsâ-oğlu Mustafâ (imâm vekili), İmâm İbrâhîm-oğlu Mehmed (çiftçi), Durmuş-oğlu Memiş (çiftçi), Kör Abdülkadir-oğlu  Mehmed (çiftçi), Kara İsmâ’îl-oğlu Osmân (çiftçi), Mûsâ-oğlu Îsâ (çiftçi), Osmân-oğlu Uğurlu Mustafâ (çiftçi) ve Osmân-oğlu Uğurlu Ömer (çiftçi), Halîl-oğlu Hüseyin (çoban), Alî-oğlu Gödetli Mustafâ (çiftçi), Kâsım-oğlu Alamaslı Halîl (çiftçi), Abdülkerîm-oğlu Mustafâ (ırgat), Raziye-oğlu Hüseyin (ırgat), İbiş-oğlu Kaltakçı Molla Mehmed (çiftçi), Gödetli Abdülkerîm-oğlu Hüseyin (çiftçi), Hâcı Hasan-oğlu Mustafâ, Eşme İsmâ’îl-oğlu Hasan (çiftçi), Abdülgani-oğlu İbrâhîm ve Hasan Kethüdâ-oğlu Mehmed’dir (BOA., ML., VRD., TMT., nr. 10458)

Çiftlikte 10 adet ganem (koyun), 5 adet inek, 3 adet keçi, 1 adet kısrak-bargir (beygir), 7 adet merkeb, 8 adet öküz ve 57 dönüm mezru tarla kayıtlıdır.

Kıymet-i hayvân 1.836 kuruş, temettü’âtı 1.200 kuruş, yekûn 3,036 kuruş, hâne başı ortalama gelir 380 kuruş ve tekâlifi 370 kuruştur (BOA., ML., VRD., TMT., nr. 10442, s. 276-277).

9 Safer 1277 (27 Ağustos 1860) tarihinde, Lârende kazâsının Cânâsûn köyünde Köse Muhiddin Efendi Camii Vâkfı’na imâmet ve hitâbet ciheti verilmesi istenmektedir.

1313 (1908) yılı Şubat ayında Karaman kazâsının bazı köyleri hayvânlarında uyuz hastalığı ortaya çıkmıştır. Bu hastalığı muâyene ederek fennî tedbirlere başvurmak üzere vali tarafından vilâyet baytar müfettişi İbrâhim Efendi Karaman’a gönderilmiştir. Baytar müfettişi Konya’ya dönüşünde uyuz hastalığı ile ilgili olarak valiye bir rapor vermiştir.

Raporda kazâ merkezine civâr Kızık, Aşiran, Sıdırva, Cinason ve eski Güdümen köyleri hayvânları arasında kısraklar  ile tayların ekserisinde cereb (uyuz) hastalığı olduğunun anlaşıldığı, hastalığın ismi bu köyler civârında bulunan merâda yaz günlerinde toplanılan sürüde zuhûr ederek kış mevsiminde etkisini gösterdiğini belirten İbrâhim Efendi, kışın tekrar başlamak üzere yazın etkisini yitiren uyuz hastalığının ciddi bir tedavisi yapılmadığı takdirde kışın yine ortaya çıkacağını ahâliye anlattığını, ayrıca hastalıklı hayvânların ayrı ahırlara koydurularak, bir arada bulundurulmadığını ve tedavisi hakkında halka gerekli bilginin verildiğini belirtmiştir.

Müfettiş, köy ahâlisine bu hastalığın tedâvisi ile ilgili reçeteleri bırakarak, tek tek yapılması gereken işlemi de göstermiş ve her köyde ayrı merâlar tayini ile tedâvi neticesinde olumlu sonuç alınmasını sağlamıştır.

İbrâhim Efendi’nin uyuz hastalığı ile ilgili olarak ahâliyi tarif ettiği tedâvi yöntemi ise şu şekildedir: “Esâsen hevâmm-ı cerebîyi (uyuz hastalığı böceği) öldürmek lâzımdır. Hastalıklı hayvânlar güzelce sabunla fırça ile yıkandıktan sonra benzin, petrol, tütün hangisi olur ise olsun birisi su ile kaynatılarak bu su ile bir kilo hâmız-ı arseniki, on kilo kibrîyyet hadîd (demir) yüz kilo su içerisinde eritildikten sonra hayvânların uyuz olan yerlerini dökülecektir.”

Vilâyet gazetesi yönetimi, gazetelerin köylere varıncaya kadar gittiğini belirterek böyle bir illet ve hastalığın hayvânlarda görülür görülmez yukarıdaki fennî tarife göre tedâviye girişilmesini istemiştir [Konya Vilâyet Gazetesi, nr. 1855, s. 1-2, sene 5 Şubat 1323 (18 Şubat 1908)].

Sapancalı Muallim H. Hüsnü Bey [SAVAŞÇIN, 1309 (1893), Sapancalı, Sakarya-1958, ?]; 1338 (1922) yılında kaleme aldığı “Karaman Ahval-i İçtimâiyye Coğrafiyye ve Tarihiyyesi” isimli kitabında, merkez kazâya tabi Canasun Köyü’nün Karaman’a mesafesinin 3,5 saat olduğunu kaydetmiştir.

1928 yılında eski Türkçe alfabe ile yayınlanan “Son Teşkilat-ı Mülkiye’de Köylerimizin Adları” isimli kitapta Başkışla Köyü; Konya Vilâyeti, Karaman Kazâsı, Merkez Nâhiyesi köyleri arasında zikredilmiş ve eski Türkçe harfler ile “جناسون”, Lâtin harfleriyle “Djnéasson” şeklinde ifade edilmiştir.

Köy, Konya İli, Karaman İlçesi, Merkez Nâhiyesi’ne bağlı iken, 15 Haziran 1989 tarihinde kabul edilen 3578 sayılı 4 il ve 5 ilçe Kurulması Hakkında Kanun gereğince Karaman İli, Merkez İlçe, Merkez Bucağı’na bağlanmıştır (21 Haziran 1989 tarihli ve 20202 sayılı Resmî Gazete).

Köyden başka Türkiye’de Sinop Boyabat Düzkaraağaç köyünün bağlısının adı “Alaçatı”dır.

Muğla Seydikemer ilçe merkezindeki mahalle ile Çankırı merkez, Gümüşhane Kelkit, Karabük Eflani’deki köyler “Alaçat” adını taşımaktadır.

1256 (1840) yılı Temettü’ât Defteri’nde 8 hânede 19 erkek olarak kayıtlıdır. Buna göre nüfusunun 38-48 kişi olduğu tahmin edilmektedir.

1314 (1896) yılı Konya Vilâyeti Salnâmesi’ne (İl Yıllığı) göre 21 hâne, 89 kişidir.

1320 (1904) genel nüfus yazımı defterinde 52 kişi olarak sayılmıştır.

Sapancalı Muallim H. Hüsnü Bey, 1338 (1922) yılında köyün nüfusunu 15 hâne ve 71 kişi olarak kaydetmiştir.

1341 (1925) yılında yapılacak mebus (milletvekili) seçimi için hazırlanan nüfus defterine göre nüfusu 272’dir.

Köy; 1935’de 225, 1940’da 133, 1945’de 119, 1950’de 233, 1955’de 283, 1960’da 300, 1965’de 375, 1970’de 418, 1975’de 430, 1980’de 492, 1985’de 497, 1990’da 450 ve 2000’de 601 kişi olarak sayılmıştır.

1950 Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 2007 yılında geçilen Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’ne (ADNKS) göre köyün nüfusu 582 kişidir.

2008’de 575, 2009’da 577, 2010’da 584, 2011’de 580, 2012’de 528, 2013’de 555, 2014’de 571, 2015’de 575, 2016’da 593, 2017’de 583, 2018’de 587, 2019’da 593, 2020’de 579, 2021’de 563, 2022’de 538 ve 2023’de 514 kişi olarak tespit edilmiştir.

Köydeki ailelerin soyadları: Afyon, Cengiz, Cüccam, Çakmak, Çelebi, Çetinkaya, Çolak, Demirhan, Dökmen, Dökmez, Eren, Ergin, Kapar, Kara, Keser, Şahin, Veziroğlu ve Yavuz’dur.

Köyün medar-ı iftiharı Çanakkale şehididir. Er Mehmed-oğlu Hasan [1296 (1880)- 26 Temmuz 1331 (9 Temmuz 1915)]; Birinci Cihân Harbi, Çanakkale Cephesi, Seddülbahir Muharebesi’nde şehadet şerbetini içmiştir.

374 seçmeni olan Alaçatı Köyü’nde 1 Kasım 2015 günü yapılan 26. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri’nde 357 seçmen 1312 numaralı sandıkta oy kullanmıştır. 345 oy geçerli sayılırken, 12 oy geçersiz sayılmıştır.

Alaçatılılar, 273 oyla en fazla AK Parti’yi tercih etmişlerdir. MHP 36 oy ve CHP 23 oy almıştır. HDP’ye oy çıkmamıştır.

16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişi öngören halk oylaması (referandum) sonuçlarına göre; Alaçatı Köyü’nde %83,10 oranında “evet” ve %16,90 oranında “hayır” çıkmıştır.

Köyün muhtarı; İbrahim KARA’dır [irtibat numarası: 0 (541) 254 77 21].

Köyün azaları; Bilal ERGİN, Mustafa DÖKMEN, Mustafa ÇİM, Vahap ÇETİNKAYA ve Kamil EREN’dir.

Köyün önceki muhtarları; Ali ARAL (1999-2004), Mevlüt YAVUZ (1994-1999), Cavit KAHRAMAN (1989-1994), Cavit KAHRAMAN (1988-1989), Mehmet ÇELEBİ (1984-1988), Hüseyin KELEK (1977-1982), Güzel GÜZEL (1973-1977), Hüseyin KELEK (1970-1972), Durali ŞAHİN (1968-1969), Mehmet ÇELEBİ (25.09.1966), Hüseyin ELMAS (1963-1966), Yusuf KILINÇ (1959-1963), Mustafa GÜVEN (1954-1958), İbrahim KAHRAMAN (1952), Hüseyin KELEK (1951-1952), Ali CÜCCAM (1950), Abdullah YAVUZ (1950), Hüseyin ERAT (1949-1950), Ali KURT (1947-1949), Hüseyin ERAT (1942) ve Abdi GÜNSUN’dur (1942).

Köyün geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Köyde dane mısır başta olmak üzere fasulye, buğday, elma, arpa, şekerpancarı, silajlık mısır, marul, yonca, kavun ve ceviz gibi ürünler yetiştirilmektedir.

Köy, 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu kapsamında 7 Kasım 2012 tarihinde “uygulama alanı” ilân edilmiştir. 1.317 hektar alanda arazi toplulaştırma çalışmaları devam etmektedir.

Köyde 443 adet büyükbaş hayvan ile 570 adet koyun ve 28 adet keçi olmak üzere toplam 598 adet küçükbaş hayvan varlığı bulunmaktadır. 46 adet arı kovanı mevcuttur.

Köyün 233,2122 hektar mera ve 48,8300 hektar çayırlık varlığı bulunmaktadır. Harmanyeri ise 6,17 hektarlık alan kaplamaktadır. Köyde ayrıca sığır eğlek yeri bulunmaktadır (2.650 hektar).

Köyün kadastrosu 9 Aralık 1959 tarihinde kesinleşmiştir. Köyün orman varlığı bulunmamaktadır.

Köyün mevkiileri; Alaçatı, Canasançiftliğiçayırlık, Canasancivarı, Canasançayırlık, Canasançiftliği, Canasannamı, Çayır, Çayırlık, Çayırlıknamı, Canhasannamıçiftliği, Çiftlikderunu, Kabakçı, Kanaçhüyüğü, Kayalık, Ketenci köprüsü, Kır, Kırnamı, Kırnamıçift, Kırnımı, Kovalık, Köycivarınamı, Köycivarıöz, Köyiçi, Köynamı, Köycivarı, Köyiçi, Selerek hududu ve Sütçüyeri’dir.

Köyün öğrencileri Sudurağı Kasabası’nda bulunan Karamanbey İlkokulu ve Ortaokulu’na taşınmaktadır. Köyde 8.006 m2’lik ortaokul yeri ayrılmıştır.

Köyde söylenen kına türküsü aşağıdaki şekildedir:

“Bahçelerde örümcesin,

Kız sana görümcesin,

Başkalarına bakma,

Abime diyeceğim.

Aldım alamadım,

Sevdim saramadım,

Çok istedim amma,

Yârin olamadım.

Bahçelerde kara taş,

Oynarlar iki kardeş,

Oynasınlar bakalım,

Onlar bize arkadaş.

Aldım alamadım,

Sevdim saramadım,

Çok istedim amma,

Yârin olamadım.

Bahçelerde örümce,

Aklım çıktı,

Gül yüzünü görünce.”

Köyde köy hizmet arsası (5283 m2), parkyeri (10.431 m2), sosyal tesis yeri (17.775 m2),  yeşil alan (783 m2), mezarlık (18400 m2), çocuk bahçesi (2.441 m2),

Köyde demiryolu 2.906,93 m2 alan kaplamaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Alâaddin Aköz, XVI. Asırda Lârende Kazâsı Hakkında, Osmanlı Araştırmaları XIII, İstanbul 1993, s. 111, 115, 120, 121, 125, 128, 129; Fatma Keser, Konya Vilâyet Gazetesi’ne Göre II. Meşrutiyet Başlarında Konya Sancağı, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya 2008, s. 242, 243; Durmuş Ali Gülcan, Karaman Mahalle, Kasaba ve Köyleri Tarihçesi, Karaman 189, s. 70-74; Doğan Koçer, Karaman Temettü’ât Defterleri, Karaman 2007, c. I, s. 81, 231, 237, 241; c. II, 293-297;  Osman Gümüşcü, XVI. Yüzyıl Larende (Karaman) Kazasında Yerleşme ve Nüfus, Ankara 2001, s. 21, 26, 29-31, 36, 54, 58, 110, 111, 114; Sapancalı Muallim H. Hüseyin Bey, Karaman Ahval-i İçtimâiyye Coğrafiyye ve Tarihiyyesi (1338 R./ 1341 H.), Yayınlayan: İbrahim Güler, Ankara 1993, s. 72; Son Teşkilat-ı Mülkiye’de Köylerimizin Adları, Dahiliye Vekaleti, İstanbul 1928, s. 853; Abdullah Uysal, Necati Alodalı, Musa Demirci, Dünü ve Bugünüyle Karaman (Kültür, Tarih, Coğrafya, İlçe, Kasaba ve Köyler), Konya 1992, s. 113; Mehmet Vehbi Uysal, Karaman Folkloru Derlemeler, Karaman 1981, s. 29, 30; Özlem Varışlı Atçeken, Karaman’da Oynanan Köy Seyirlik Oyunları ve Türküleri, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya 2015, s. 158, 159; Musa Şaşmaz, Türkiye’nin İdari Taksimatı (1920-2013), Ankara 2014, c. 10, s. 229, 276; Cengiz Topal, Karaman Kültür Envanteri, Karaman 2007, s. 62-65; İçişleri Bakanlığı, İller İdaresi Genel Müdürlüğü, Köylerimiz (1 Mart 1968 gününe kadar), Ankara 1968, s. 31, 627; İçişleri Bakanlığı, İller İdaresi Genel Müdürlüğü, Konya İli (Bülten 65), Ankara: 1965, s. 36; karaman.gov.tr/il-mahalli-idareler-mudurlugu erişim tarihi: 19.02.2016; erişim tarihi: www.msb.gov.tr 19.02.2016;  biruni.tuik.gov.tr/medas/?kn=95&locale=tr erişim tarihi: 05.02.2016; bucivar.com/karaman/merkez/akcasehir erişim tarihi:03.12.2016; sonuc.ysk.gov.tr erişim tarihi: 07.02.2016; e-icisleri.gov.tr erişim tarihi: 02.06.2016; www.karamankadastro.govtr erişim tarihi: 02.06.2016; www.bucivar.com/karaman/merkez/alacati erişim tarihi: 03.12.2016.

Uğur ERKÂN.