[1295 (1881)-1942]

Karamanlı tüccar ve banker.

1295 (1881) yılında Kayseri’nin Talas nâhiyesinde dünyaya geldi. Babasının adı Hacı Parseğ, annesinin adı Maryamın (Madik) idi. Annesi, Talas’ın zenginlerinden Sinanlı ailesinden idi.

Üç çocuklu ailenin ortanca çocuğu idi. Ağabeyinin adı Sarkis, küçük kardeşinin adı ise Ohannes idi.

Babası, Deverenk’te Ermeni bir çilingirin yanında san’ât öğrendikten sonra kardeşi Kirkor ile Mersin’in Gülnar Kazâsı’na yerleşerek, manifaturacılıkla iştigal ettiler. O yıllarda yöre tüccarları emtiayı Karaman’daki Rum tüccarlardan toptan alırlardı. Daha sonra emtiayı Halep ve Şam’dan tedarik ederek, kısa sürede servet elde ettiler. 1316’lı (1900) yıllarda Karaman’a yerleşmeye karar verdiler.

Babasının Talas’ta ölümünden sonra ağabeyi Sarkis ile ortaklık yapmaya başladı. Ağabeyi celeplik yaptığından sık sık Adana Ceyhan’a gidip geliyordu. 1325 (1909) yılında Adana’ya giden ağabeyinden bir daha haber alamadı. Daha sonra küçük kardeşi Ohannes ile ortaklığını sürdürdü.

Anna ve Kirkor Fermanyan Efendi’nin kızları 1299 (1883) Tokat doğumlu Arusyak Hanım, İstanbul’da öğrenim gördükten sonra 1326 (1910) yılında Karaman Ermeni Okulu’na atanmıştı. Annesini de yanına alarak Karaman’a yerleşmişti.

Arusyak Hanım’la 1327 (1911) yılında Karaman’da evlendi. İlk çocukları Karaman’da doğdu, adını Arşaluys (Münevver) koydular.

Çerkezlikle alakası at yetiştiriciliğinden öteye gitmiyordu. Karaman’da ona “Çerkez Ağa” diye hitap ediyorlardı. Atlardan iyi anlıyordu. İyi de baytardı. Bu özelliği sadece Karaman havalisinde değil, ticaret için gittiği Toroslarda ve Çukurova’da bilinirdi. Aynı zamanda atı ile de ünlüydü.

Karaman’ın yanında Adana’da da gayr-i menkulleri vardı. Adana’da büyük saatin yanındaki Taş mağazalar ve çiftliğin mülkiyeti kendisine aitti. Oğlu, merkezi Paris’te bulunan Fransız Hayat Sigortası “La Nationale Compagnie Française d’Assurances sur la Vie”den babası adına “Mösyö Gazaros Çerkezyan, Banker, Karaman” diye gönderilmiş 1330 (1914)-1331 (1915)-1332 (1916)-1333 (1917)-1334 (1918) hatta 1335 (1919) yıllarına ait sigorta primlerinin talep edildiğini kaydetmektedir.

1331 Temmuzunda (1915 Ağustosu) Karaman’da yaşayan diğer Ermeniler ile birlikte Suriye’ye sürgüne gönderildi. Çerkezyan ailesi, herhangi bir ihtilâlci yanları olmadığı halde, tehcire tabi tutudu. Karaman’a komşu olan Ereğli Ermenilerine tehcir uygulanmadığına göre bunun Karaman’ın mahalli yöneticilerinin işgüzarlığından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Tehcir kanunu çıktığında Afyon, Ereğli, Balıkesir gibi yerlerde tehcir uygulanmadı. Merkezi emir, mahalli yetkililere tehlike görüldüğünde tehcir uygulanması yetkisi veriyordu.

Varlıklı bir aile oldukları için at arabaları ile yola çıktılar. Bu bölgeden göçürülen kafilelere gece kalmaları için çadırlar verildi. O zamanın şartlarında yolların zorlukları, barınma, salgın hastalıklar gibi menfi hadiseler yaşandı. Kafile Kilis’te iken göçmenler arasında tifüs salgını yayıldı. Kilis’te annesini tifüsten kaybetti. Halep civarında Meskene’de zorunlu ikâmete mecbur tutuldu. Meskene yakınlarındaki Cabul Köyü’nde 2 Mayıs 1332’de (15 Mayıs 1916) bir deve ahırında bir oğlu dünyaya geldi. Oğluna ağabeyi Sarkis’in adını koydu.

Burada üç buçuk sene kaldıktan sonra 27 Teşrînievvel (Ekim) 1334 (1918) tarihinde Halep İngilizler tarafında işgal edilince geri memleketlerine dönme izni aldı. Trenle Karaman’a geldi. Ancak 1334-1335 (1919-1920) yıllarında bu defa Ermeni erkekleri Karaman’dan gönderilmeye başladı. Sürgüne gitmek yerine Lâle Köyü civarında dağa çıktı. Lâle Köyü’nden daha önce kendisini idam edilmekten kurtaran Büyük Mustafa Ağa’nın yardımı ile inlerde yaşamaya başladı. Evlat hasretine dayanamayıp dağdan inerek, Karaman’daki evinde saklanmaya başladı.

Ereğli’ye sürgün edilmesinde Delibaş hadisesinin de rolü var. İş ortağı Gaferyadlı Kirtiş Veli’nin isyana katılması şüpheliler arasına girmesine sebep oldu. 19 gün hapiste kaldı. Nesi var nesi yok haraç mezat satıldı.

Daha sonra ailesinin Ereğli’ye gelmesi için mektup yazdı. Ailesi ile Ereğli’de bir araya gelemeden tekrar Kayseri’ye sürüldü. Karmaşalıktan yararlanarak tekrar Ereğli’ye ailesinin yanına döndü.

Burada Ereğli eşrafından Gökbudak ailesinin reisi Deli Mustafa Ağa’nın himayesini gördü. 1928 yılında kızı Meline dünyaya geldi.

Eşi Arusyak, çocuklarının tahsili için İstanbul’a gitmeye karar verdi. “Ben gidip te İstanbul’da kapıcılık yapamam” dedi. Ereğli’de kaldı, kendisi gitmese de gözü çocuklarında idi. Böylece âilenin bir ayağı İstanbul’da, bir ayağı Ereğli’de oldu. 1932 yılında büyük kızı Münevver Şam’a gelin gitti. Tek oğlu, derslerinde başarılı olmasına rağmen parasızlık yüzünden okuyamadı ve marangoz oldu. 

1934 yılında “Çerkezyan” olan soyadı “Çerkezoğlu” olarak tescillendi.

Eski şatafatlı günlerinden eser kalmamıştı. Karaman’da koskoca bir banker iken cebinde köylü tütünü alacak parası bulunmuyordu. 1942 Haziranında Ereğli’de sefâlet içinde vefat etti.

Uğur ERKÂN

BİBLİYOGRAFYA:

Sarkis Çerkezyan, Dünya Hepimize Yeter, (Hazırlayan: Yasemin Gedik), İstanbul: 2012, s. 1-118; Yahya Koçoğlu, Hatırlıyorum (Türkiye’de Gayrimüslim Hayatlar), İstanbul: 2008, s. 36-52; Karin Karakaşlı, “Hayatı Yontan Marangoz Ustası”, Tarih ve Toplum Dergisi, Sayı: 202, Ekim 2000, s. 198. 14-199. 15; Muammer Demirel, Mehmet Takkaç, “Ermeni Tehciri Anıları Üzerine”, A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı: 33, Erzurum: 2007,  s. 270-271; Özdemir İnce, “Yağsız, Tuzsuz Pilav, Gavursuz Memleket Olmaz!” Hürriyet gazetesi, 16 Şubat 2003 Pazar.