1296 (1880) yılında Karaman’da doğdu. Gürbüz bir bebekti.
Tapucak Mahallesi’ndeki[1] Surp Asvadzadzin Ermenî Kilisesi’nde[2] “Giragos” olarak vaftiz edildi ama Karaman sokaklarında herkes onu “Tosun” olarak çağırıyordu.
İkisi kız ve beş erkek kardeşlerdi; ailesi at tüccarıydı. Bütün kardeşleri gibi atlara aşk derecesinde bağlıydı.
Tosun’un bahtına zâbitlik düşer. Balkan Harbi’ne katılır. Seferberlik ilân edildiğinde 34 yaşındadır.
Daha önce evlenen Tosun, çoluk çocuğa karışmış,[3] Kendisi Konya’da vazife yapmasına rağmen ailesi Karaman’da ikâmet etmekteydi.
Anadolu’da şımartılan Taşnak[4] komitacılar ortalığı kasıp, kavurmaktadır. Sâdık Ermenîler bile bu çeteden nasibini alırlar.[5]
Karamanlı Tosun Ermenî asıllı bir Osmanlı zabitidir. Ama “Taşnak”lık damgasını yemesi uzun sürmez.[6] Komitacı iddiasıyla yargılanmak üzere tevkif edilir. Mahkeme idam kararı verir. Ancak bir hâkim göz ucuyla kendini süzmüştür. Bu vaziyet Tosun’un da nazarından kaçmaz.
İnfazdan önce Tosun, bu hâkimle göz göze gelir.
-Nazar ve Meryem Tâciryan’ı tanıyor musun?
-Ebeveynlerim olur.
Hâkim, babası Nazar’ın kendisini 6 yaşındayken nehirde boğulmaktan kurtardığını anlatır. Karaman’da iyilik gördüğü adamın oğluna, arka kapıdan çıkmasını ve dışarıda duran atlardan birini almasını salık verir.
Tosun denileni göz ardı etmez. Gözleri yaşlıdır. Memleketini, canını cananını geride bırakır.
Ortalık toz dumandır. Kurtlar puslu havayı sevmektedir. İsyan vahşete kalbolmuştu ki, tehcîre[7] gerekçe bile aranmıyordu artık.
Soluğu Erzurum’da almıştır. Burada iki yıl kaldıktan sonra bir Ermenî hekimle tanışır. Bu arada Karaman’daki ailesinin de tehcîr[8] edildiği haberiyle sarsılır.
Doktor ve karısı yanlarında 17 yaşında Siranuş[9] adında kimsesiz bir Ermenî kızının olduğunu söyleyerek, onunla evlenmesini teklif ederler. Tosun, Siranuş’la ikinci izdivacını yaparak İstanbul’a gelir (1924). Burada erkek evladları “Aram”[10] doğar. Oradan Suriye’ye giderler. Der Zor’da “Onnik” doğar.
Tosun’un aklından ailesi hiç çıkmaz. Suriye’deki yetimhanelerden birinde öldü sandığı ilk karısına rastlar. Dünyalar onun olmuştur. Ancak 5 çocuğundan kurtulan olmamıştır.
Acı ilmek olur, boğazında düğümlenir.
Onu yanına alır. Sokakta abilerinden birine rastlar, dilencilik yapmaktadır. Onu da evine getirir, ancak daha sonra abisi de hastalanıp ölür.
Tosun ailesiyle Bağdat’a varır. Burada 1954 yılında hayata gözlerini yumar.
Seneler sonra, Bedevî kıyafetiyle bir adam ve oğlu Tâciryanların kapısını çalar.[11] Tosun’un abisi olduğunu söyler. Ermenîce “Hayr Mer”[12] duâsını söylemesine rağmen artık Müslüman olmuştur. Amcayı bir kaç gün ağırlarlar onun da âilesi vardır. Çocuklarını bırakmaya gönlü elvermez ve geri döner.
İşte Karaman’dan Bağdat’a uzanan, bir o kadar acılarla örülü bir ömür.
Uğur ERKÂN.
Fotoğraflar:
1) Oturanlar (soldan sağa): Tosun Tâciryan, yanında eşi (ikinci evliliğinden) Siranuş. Çiftin arasında oturan çocuk oğulları Aram, ayaktaki komşuları (isim bilinmiyor).
2) Tosun Tâciryan’ın 27 yaşındaki fotoğrafı.
________________________________________________________________________________________________________________
[1] Karaman’ın en eski mahallelerinden birisidir. Tehcir ve mübadele öncesinde Türklerle beraber yoğunluklu olarak Ermenîler ve Rumlar’ın bir arada yaşadığı bir mahalledir. Mahallede aynı alanda Bizans mimarisinden Çeşmeli Kilise, Osmanlı mimarisi olan Yeni Hamam, Karamanoğlu mimarisinden Araboğlu Cami, tarihî Türk, Ermeni ve Rum evlerini bir arada görmek mümkündür.
(https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/karaman/gezilecekyer/cesmeli-kilise Erişim tarihi: 05.12.2019)
[2] Karadağ’da Binbir Kilise’de bulunan küçük bazilikaların bir örneğidir. Uzunlamasına üç sahınlı kesme taşla inşa edilmiş bir yapıdır. Bizans Devri’ne aittir. Cumhuriyet Dönemi’nden sonra 1980’li yıllara kadar cezaevi olarak kullanılmış ve dış mimarisini bozmayacak şekilde içerisine bazı eklentiler yapılmıştır. Daha sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı’na tahsis edilen yapı 2007 yılında restore edilmiştir. Restorasyon sonrası sergi, toplantı salonu, müzik dinletileri gibi sanatsal etkinlikler için kullanılan kilise ziyarete açıktır.
(https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/karaman/gezilecekyer/cesmeli-kilise Erişim tarihi: 05.12.2019)
[3] İlk izdivacından 5 tane çocuğu olur.
[4] Taşnak-Sutyun (Daşnaktsutiun) Komitesi; 1890’da Tiflis’te kurulan bir terör örgütüdür. Amacı, ayaklanarak Doğu Anadolu ve Çukurova bölgesinde bir Ermenî devleti kurmaktır. Ermenice “federasyon” anlamına gelmektedir ve kısaca “Taşnak” adıyla da bilinmektedir.
[5] İhanetlerine hizmet etmeyen Ermenîlerin alnına kesici bir âletle haç çizmek suretiyle her türlü eziyeti yapıyorlardı.
[6] Torunu Raffi Tâciryan dedesinin “Taşnak” komitacısı olmadığını ifade etmektedir.(http://www.agos.com.tr/tr/yazi/11432/her-ermeni-bir-belgedir Erişim tarihi: 05.12.2019).
[7] Sözlükte “göç ettirmek” anlamındaki tehcîr, kökü olan hicret kelimesinin de işaret ettiği gibi zorunlu bir göç hareketidir. Bu tür göçürmeler, Osmanlılar’ın dışında diğer imparatorluklarda da görülen bir iskân ve cezalandırma yöntemi olup Osmanlılar’da bu kelimenin fazla bir kullanım alanı yoktur. Tehcîr, Osmanlı Devleti’nde bir iskân metodu olarak kullanılan sürgün uygulamasıyla esasta büyük ölçüde örtüşmektedir. Kitlesel sevk ve nakilleri tanımlamak için daha çok sürgün tabirine yer verilmiştir. Bireysel cezalandırmaları ifade etmek üzere nefy ve iclâ gibi kelimeler kullanılmıştır. Çeşitli kaynaklara göre tehcîre tâbi tutulanların sayısı 438.000’den 1 milyona kadar çıkmakta, buna bağlı şekilde meydana gelen Ermenî kayıpları da 56.000’den 2 milyona kadar farklılık göstermektedir (G. Lewy, The Armenian Massacares in OttomanTurkey: A Disputed Genocide, Salt Lake City 2005, tür.yer.; Kemal Çiçek, Ermenilerin Zorunlu Göçü: 1915-1917, Ankara 2005, s. 236, 240). Talat Paşa’ya atfedilen sıhhati tartışmalı defterde tehcîre tâbi tutulanların 924.158 olarak gösterilmesinin geçerliliği ise reddedilmiştir (Yusuf Halaçoğlu, Sürgünden Soykırıma Ermeni İddiaları, İstanbul 2006, s. 62, 66). Bunun karşısında Rus-Ermenî birliklerinin önünden kaçan Müslüman muhacirlerinin sayısının Dahiliye Nezâreti’nin Sadâret’e takdim ettiği 7 Aralık 1916 tarihli rapora göre 702 bini geçtiği bilinmektedir (Kâmuran Gürün bunu yanlışlıkla göçe tâbi tutulan Ermeniler’in sayısı diye göstermektedir; Ermeni Dosyası, İstanbul 1983, s. 223, 226). Asgari verilerden hareketle 1914-1922 yılları arasında Müslüman kayıplarının en az 2,5 milyon tuttuğu ve Anadolu’da Müslüman kaybının toplam nüfusun %18’ini oluşturduğu, savaşın ilk yıllarında Rus işgaline uğrayan yerlerde katledilen Müslümanların sayısının 1,5 milyonu bulduğu hesaplanmıştır. Bitlis, Van ve Erzurum gibi vilâyetlerde bu oranın %62’ye (612.610) varması Ermenîler’in yaptığı katliamın boyutunu göstermesi bakımından önemlidir (J. McCarthy, Ölüm ve Sürgün: Osmanlı Müslümanlarına Karşı Yürütülen Ulus Olarak Temizleme İşlemi: 1821-1922 (trc. Bilge Umar), İstanbul 1995, s. 138). http://www.islamansiklopedisi.org.tr/tehcir Erişim tarihi: 05.12.2019).
[8] “İttihadçıların yürürlüğe koyduğu tehcîr kararı takvimiyle uyumlu olarak Karaman’daki Ermenîler 23 Mayıs 1915’te tecrit edilir ve bazı erkekler tevkif edilir. Bu ameliye, Belediye Reisi Çerkes Ahmedoğlu Rifatî, Helvacızâde Hacı Bekir ve Hadımlızâde Enver’in kontrolündeki yerel İttihadçılar tarafından organize edilir ve denetlenir. Ancak bu Jön Türklere verilen yüklü miktardaki rüşvet en azından tehcîr edilen erkek sayısının sınırlı kalmasını sağlar. Ermenî halkı gerçek anlamda ancak 11 Ağustos 1915’te tehcîr edilir. Kafile Ereğli-Pozantı-Tarsus-Osmaniye-Katma-Halep yolunu takip eder ve Suriye Çölü’ndeki Meskene’ye ulaşır. Karaman’daki Ermenî malları sürgünler yola çıktıktan sonra yağmalanır.” (KÉVORKİAN Raymond, Le Génocide des Arméniens/ Ermenî Soykırımı (?), trc. Ayşen Taşkent Ekmekci, İletişim Yayınları, İstanbul: 2015, s. 810).
[9] Tosun’un ikinci eşi olan Siranuş Mıgırdiçyan, Kafkasya’nın Gence şehrindeki komünist rejimden kaçarak Türkiye’ye yerleşmiştir. Gemide seyahat ederken tüm ailesi tifoya yakalanarak ölmüştür. 81 sene yaşayan Siranuş Tâciryan 1988 yılında Paris’te ölmüştür.
[10] Kemancı Aram Tâciryan (İstanbul, 1925-2011).
[11] Tosun Tâciryan öldükten 14 yıl sonra.
[12] Ermenîlerin “Göklerdeki Pederimiz” manasına gelen en önemli duâlarından birisidir.