
BARAN, Baran (Bekir Sâmî)
Lâle suyunu şehir merkezine getiren Karaman kaymakamının biyografisi.
Lâle suyunu şehir merkezine getiren Karaman kaymakamının biyografisi.
Karaman’ın mâzisinden tevârüs eden bir derdi vardır: Karaman İdâdisi Riyaziye Muallimi Sapancalı H. Hüseyin Bey, bunu “Kasabada içilmeğe fennen aklen lâyık su yoktur.” şeklinde ifade eder. Bu vaziyeti Konya Sıhhiye Müdürü Doktor Nazmi Bey de teyid etmektedir.
Karaman’dan Bağdat’a çileli bir ömrün kısa bir hikâyesi. Gürbüz bir bebekti. Tapucak Mahallesi’ndeki Surp Asvadzadzin Ermenî Kilisesi’nde “Giragos” olarak vaftiz edildi ama Karaman sokaklarında herkes onu “Tosun” olarak çağırıyordu.
Kırkaltılı yılların başları.
Karaman’da günün dedikodusu olan bir mesele, ulusal bir gazetenin beşinci sayfasına taşınır. İşte 46’da Karaman’ın ahval-i pür-melâli.
930 yılların ortalarında Karaman. İşte bir Karamanlı, hayvan gücüyle çalışan mekanizasyona katkı sağlamış ve öncülük etmiştir. Bu gayretleri onu mûcit olarak ülke gündemine taşımıştır.
Karaman 61’in Haziranına bir başka heyecanla girer. Bu heyecan kozasını delmek isteyen bir kelebeğinkinden daha az değildir. Aylar öncesinde Karaman sevdalısı 33 yürek, dernek çatısı altında bir araya gelir. İstişare üzerine istişareler…
964 Temmuzunun son günleri. Günün hararetini gecenin karanlığı da setredemez. Zengen Köyü ile Karaman Belediyesi arasındaki mer’a ihtilafı istenmeyen olayların vuku bulmasıyla neticelenir.
Bir tarafta Mevlânâ hayranı Seniha Bedri Göknil Hanımefendi’nin Mâder Sultân Türbesi’ne niyâz armağı olan Hattat Halim Özyazıcı’ya ait bir şaheser. Diğer tarafta Hattat Mahmut Şahin Beyefendi’nin nefis şikeste ta’lîk yazısı. İşte farklı zamanda levhaların başına gelenler
Bozkırın ortasındaki şehrin kaderinde kış meşakkat demektir. Felç olan hayat, kapanan yollar, odun yokluğu, şehre inen kurtlar ve iktisadî buhran… Gerçekten de o yıllar zor yıllardı. 1929 kışı Karaman’da kış “kara” yüzünü göstermiştir.
Ağustos 1847’de okyanus ötesinden gelen bir îcâd, payitahtta hüsnü kabul görür. Artık kuş uçmaz, kervân geçmez yerlerde; katrana bulanmış direklere, teller yoldaşlık yapıyordu. Teller de maniplelerin “hat-nokta-hat” tik taklarını bozmadan naklediyordu.